SON DAKİKA
Bahattin ÜLGER

DÜNDEN  BUGÜNE MALATYA

A- A+

Malatya; Kuzey Toros dağları uzantısı olan Beydağı eteklerinden kuzeye doğru kendi adıyla anılan  ova’ya  doğru serpilmiş daha sonrasında batı ve doğuya doğru gelişen, son yıllarda ise Beydağı eteklerinden yukarıya doğru gecekondulaşma şeklinde büyüyen bir kenttir, Malatya. Şehrin kendine has insanı, kendine özgü gelenekleri, insanı ve doğayı kucaklayan bir toplumsal yapısı vardır. Şehirde yaşayan halk evinin bahçesini ve sahip olduğu arsaya ağaç dikmeyi görev ve sorumluluk olarak bilirdi. İşte o nedenle adını yeşil Malatya olarak almıştır.  Beydağı’nın eteklerinde kurulan bu şehir yapısının altından doğal kaynak suları akar, yer yer  su kaynakları yeryüzüne çıkarak vatandaşların su ihtiyacını karşılar. Bu kaynak suları 1970 yılları öncesi genel olarak ulaşımı ve yük taşıma hizmetini  yapan fayton ve at arabasını çeken atların sulama ve yıkama hizmetine kadar kullanılırdı. Şöyle bir geriye dönüp bakıldığında; Malatya’yı daha iyi tanıyacağız. O zaman Malatya da Malatya’nın yerli halkı yaşardı. Malatya’nın mahallerinde yaşayanlar birbirini köküne köceğine  kadar tanırdı. Mahalleli mahallesinin insanını, büyüğünden küçüğüne kadar bilirdi. Hangi evde hasta var, hangi evde yaşlı var, hangi evde yardıma muhtaç insan var? Tüm mahalleli bilirdi. Bilmekle yetinmez; ev külfetinin durumuna göre yardımcı olur   ve gözetirdi. 

 

Fazla öteye gitmeden 60-70 yıl öncesinden yani 1965-1970 yıllarında Beydağı’na çıkıp şehre bakıldığında  birkaç büyük yapının dışında, binalar gözükmez  her taraf yemyeşil meyve ağaçları ile  kaplı bir yerleşim yeriydi. İşte o zaman “Yeşil Malatya” olarak anılırdı. Ya şimdi? her tarafı betonla kapladık, Yeşil Malatya’yı tarihe gömerek adeta “beton Malatya” da  yaşamayı tercih ettik.

 

Çarşıya çıkıldığında insanlar birbirini tanır selam vermeden, hal hatır sormadan geçmezlerdi. Akpınar’ı, kanere’si, teze cami önü, saman pazarı, Ayakkabıcılar çarşısı, (Yemeniciler) kasap pazarı, Şire Pazarı, Bakırcılar Çarşısı , Manifaturacılar çarşısı, Arasa, Sebze Meyve Hali, Malatya nın belli başlı alış veriş merkezleri idi. Esnaflar mesleğine yıllarını vermiş, esnaflıkları baba’dan oğla geçen Malatya da tanınan ve güvenilen  kişiliklerdi.. Yanlışları ve hileleri olmazdı. Her köyün, her mahallenin bir esnafı vardı. Tüm ihtiyaçlar aynı manifaturacıda, aynı kuyumcuda, aynı bakkal da aynı  bakırcı da ihtiyaçlar  tedarik edilirdi. Yani herkesin şehirde ve çarşıda bir duracağı bir yeri,   eşyasını ve parasını  emanet edeceği esnafı vardı.

 

Malatya merkez de yaşayanlar ile  köylerde gelenler birbirlerine yakın  güzel ve tatlı  dil kullanır ve insani ilişkileri yüksek mertebede oluşurdu. Büyüklenmek, kibirlenmek, hor görmek yok.  Hep hoşgörü vardı. Sevgi ve saygı insanların temel yaşam felsefesiydi. Ne güzel günlerdi, ne güzel bir Malatya idi. Aslında Malatya yine aynı Malatya ama,  biz insanlar o güzel yaşamı yitirdik, İhtiraslarımız, doymak bilmeyen  açlığımız, gözümüzün doyumsuzluğu, bizi öz yaşamımızda kopararak, betonlaşmanın getirdiği insani ilişkilerde uzaklaşarak, komşuluk ilişkilerinden kopardık.  Bu ilişkiler sonucu toplumun güzel hasletlerinden uzaklaşmayı ve kişilerin yalnızlaşmasını, a sosyal bir  yaşama hızlı bir şekilde  sürükledi. 

 

Malatya’nın ticari yerlerinin dışında şehre mal olmuş semtleri de vardı. Akpınar, Kernek,  çöşnük,  vali konağı, sıvas caddesi,  Dörtyol, Çarmuzu,  sıtma pınarı,

Koyunoğlu, Adafı, Uçbağlar, Hasan Varol, Cemal Gürsel, Boztepe,    ve bağ köyleri gibi büyük semtlerdir.

 

 Dört yol Malatya’nın merkezi ve her yere buradan gidile bilinen bir kavşak noktasıydı. Halep caddesinden güneye doğru ilerlendiğinde Halep caddesi ile İstasyon caddesi Dörtyol da birleşir. Leblebici sokak da bunlara şöyle yandan bakardı. iki adım attığında istasyon caddesinde kendini bulursun..Malatya nın güzelim istasyon caddesi ferahlığı ile  insanın  gönlünü açardı. İlerleyip, şık şık cegetini geçtikten sonra  Ülkenin ünlü düşünürlerin yattığı Malatya hapishanesine kavuştuğumuzda  cezaevi sizi tarihi bir duruş ile selamlar. Bir adım ötesinde Cumhuriyet değeri olan Tekel Fabrikası etrafa yerli tütün kokusu yayardı. 

 

Bu fabrika Malatya ve civar illerin topraklarında yetişen tütünleri işler, sigara yapar ve ülke genelinde  bu sigaralar satılırdı. Ülke ekonomisine milli ve yerel katkılar sunardı. Fabrikada iki vardiya işçi çalışır. Malatya ya büyük bir istihdam oluştururdu. İşçilerin büyük çoğunluğu kadın emekçilerden oluştuğu bilinir. . O zamanlar Malatya köylüsü tarlasının bir bölümünde ev ekonomisi çerçevesinde, evinin külfeti ile çalışır ve bir kazanç kapısı oluşturarak, hanesine bir gelir kapsısı açardı.

 

Tütün, Pancar, Haşhaş ve bunlara benzer endüstriyel zirai ürünlerin getirisi sadece fabrikalarda üretilen ürünler olmayıp, bu zirai ürünlerin ekiminde, fabrikaya teslimine kadar ki süreç de bir çok kesimin istifade ettiği gelir getirici zirai ürünlerdi. Bu ürünlerin yetişmesinde, başta işçilik, gübreciler, traktör, mazot, nakliyeci, ilaç firmaları, çarşı esnafı ve buna benzer temel girdiler, ticari piyasanın canlanmasına, bu kesimlere ekonomik yarar sağlayan ürün yetiştiriciliğidir. Her eve, her esnafa destek veriyor ve ekonomik yarar sağlıyordu bu ürünler.  Herkes bir şeyler üretmenin ve ev ekonomisine katkı sunmanın mutluluğunu yaşamaktaydılar. Evlanme çağına gelmiş Erkek ve kızların evlenmesi, mutlu yuvalar kurmaları bu ürünlerin gelirine bağlıydı. 

 

Sıtma pınarı semtini geçince yine bir cumhuriyet yatırımı olan Sümerbank Fabrikası ile karşılaşırdık. Bu fabrikada üç vardiya ve her vardiyada binin üzerinde işçi çalışır. Sıtma pınarı semtin de ikamet edenlerin hemen hemen büyük çoğunluğu Sümerbank ve Tekel Fabrikasında çalışır, Bu evlere her ay en az bir maaş girerdi. Emeklilik hayal iken çalışanlar belli bir süre sonunda emekli olduklarında, devlete ve fabrikayı yapanlara  şükranla dualarda bulunmaktaydılar. Emekli olacakların tek hayali  hayali; başlarını sokacakları bir ev’e kavuşmaktı. büyük çoğunluğu da emekli ikramiyesi ile barınacağı evini alırdı. Bu da hayatın en güzel mutluluk idi.  Sümerbankı da aynı şekilde özelleştirme adı altında  binalarını yıktık, makinelerini sattık ve yerine    AVM, otel ve iş merkezleri kurduk. Bu değerleri şehrimize kazandıranların mezarda kemikleri sızlıyordur.

 

İstasyon virajına gelindiğinde, sağ tarafta TCDD 5.İşletme Müdürlüğü, yani halk deyimi ile istasyon heybeti ile Malatyalı yolcuları karşılar.   Ülkenin doğu, batı ve güney yönleri ile ulaşımı sağlardı. Mesai bitiminde istasyon ve çarşı arasında işçilerin taşıma servis hizmetini veren banliyö treni tıklım tıklım çalışır ve işçileri indire indire merkez kadar gelirdi. O zamanlarda Demir Yollarında  oldukça fazla işçi istihdam edilmekteydi.  

 

Az ileride  çağına göre modern bir şeker fabrikası görünür, Malatya ovasında yetişen ve şeker oranı yüksek olan Pancarları işler ülkenin şeker ihtiyacını karşılayan fabrikalarından biri olarak, Cumhuriyetin yatırımları içinde bende varım dercesine üretim yapar, milli ekonomiye katkı sunardı.

 

Şeker Fabrikası;  çiftçilerle ekiminde başlamak üzere, hasat dönemine kadar olan süreçte,  şeker fabrikası bünyesinde istihdam edilen ziraat Mühendislerinin kontrolünde ve  denetiminde çifçi ile  birlikte, çok güzel bir diyalog ortamında  ürün yetiştirilirdi. Birde tohum ekiminden sonra ürünün çapası, yabani otlardan temizlenmesi sulanması , bakımı ve diğer girdi maliyetlerini karşılamak üzere  Şeker Fabrikası tarafında  ekicilere avans adı altında para verilirdi. Bu dönem çifçinin en geliri az olan dönem olduğundan, üretici bu avanslara sevinir ve memnun olurlardı. 

 

Bilirimsiniz; cumhuriyeti kuranların elinde sermaye birikimi yok, makine yok, teknoloji yok, teknik eleman, kalifiye işçi yok, işin en vahimi dünyada savaş var, huzur yok. Yokları sıralarken  cumhuriyeti kuran kahramanlar yoklara aldırmadan, kendilerinde var olan inanç , iman ve  güvenleri ile yokluğu vara dönüştürdüler. En önemlisi tüm Anadolu insanını bütünleştirerek halka inanarak, önce savaş meydanlarında   siyasi bağımsızlığı yedi düvele kabul ettirdiler.   Ülkeyi yöneten kahramanlara   inanan fakir, ama  inanan halk vardı.  17.02.1923 tarihinde yapılan İzmir İktisat kongresi ile  Anadolulun iktisadi ve zirai olarak önünü açmış, Ülkenin üretim konusunda  kendine yeten bir ekonomik yapı oluşturularak,  ekonomik yönden de bağımsız olma yolunda çalışmalar başlatılmıştır.

 

Bu olumsuz şartlarda Anadolu’yu bir uçtan öbür uca demiryolları ve fabrikalarla donatmışlardı. İktisadi gelişme konusunda Kentimiz  de nasibini almıştır. Ülkeyi ve şehrimizi sanayi ve zirai gelişmişlikle tanıştıran    O güzel insanların önünde saygı ile eğiliyor ve rahmetler diliyorum.   

 

Kısacası özetlediğim; Türkiye coğrafyası  içinde  bir küçük parça olan Malatya şehriydi. Yeşilliği,  kaynak suları ve güzelim bağlarında lezzetli meyveleri sanki cennetten bir köşeydi. Cumhuriyet döneminde yapılan fabrikalar ile insanına iş ve aş imkanı yaratan, Özellikle  kendine özgü gelenek ve görenekleri ile apayrı bir yaşam tarzının hayata yansıması ile, mutluluğu ve huzuru yaşayan  şehrin  hep güzel hikayeleri oluşmuştur. 

 

Bu güzel hasletlerden sonra ne oldu; zaman içerisinde farklılaşarak, O güzelim geleneklerimizde ve kültürümüzde uzaklaştık. Malatya ya göç edenler kültürleri ile birlikte geldiler. Malatya’nın kültürel, sosyal ve ekonomik  hayatında söz sahibi olan Malatyalılar kabuklarına çekildi veya büyük şehirlere göç ettiler. 1977 de Malatya olaylarında, 2020 yılı Pandemi (covit_19) süreci ve en son da 6 Şubat Kahraman Maraş depremleri sonucu Malatya’nın eşrafı dediğimiz yani şehri bu günkü yerde kuranlar tek tek Kenti  terk ettiler,  çoğu da geri de dönmediler. Gelenekleri ile, kültürü ile kendine has Malatya dili ve ananesi ile Malatyalılık bilinci oluşturanların,  Bu önemli toplumsal özellikler kayıp oluca toplumsal yaşam da farklılaşarak yeni bir şehir yaşamı  oluştu. Bu yaşama paralel olarak da  o güzelim Malatya mimarisi ile yapılan kerpiç ve cumbalı, eyvanlı evlerimizi  tarihi  konaklarımızı acımadan ve üzülmeden kendi elimiz ile yıkıp, dikey mimariyi esas alarak ve de bununla gurur duyarak yapılarımızı Betonlaştırdık. Kendimizi modernleştiğimizi zannedip,  aslında modern hapishanelere kapattık. 

 

Tarihi Malatya Hapishanesi sonradan yıkılarak öğretmen evi yapıldı. O da 6 Şubat depremlerinde  yıkıldı.

 

Tekel Tütün fabrikasını özelleştirme adıyla sattık, yıkarak AVM diktik. Böylece  Malatya topraklarında yetişen  tütünlerin  ekimini de ellerimizle bitirdik. 

 

Sümerbank aynı mantık ve söylem ile Malatya lı sermaye gruplarına özelleştirme güzellemesi adı altında satıldı.. Gece gündüz makinelerin çalışıp bez ve kumaş dokuyan, Tekstil sanayisine öncülük eden, çalışanlarım sosyalleşmesi adına, günün koşullarına modern yüzme havuzunun ve kültürel etkinliklerin yapıldığı mekanların yerine;   çok katlı otel ve  işyerleri inşa edildi. 

 

06.02.2023 Tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli deprem 04,17 ve 13,25 de Yukarıda anlatmaya çalıştığım tüm mahalleler bir anda yerle bir oldu. Güzelim Malatya’nın yapısal durumu %50-60 oranında yıkılarak, 1000’in üzerinde insanımız  yapı enkazının altında kalarak can verdi. Bir o kadar da yaralı ve sakat kaldı. Ölenlere rahmet, yaralılara şifalar diliyorum. 

 

O güzelim mekanlarda yaşayan Malatyalı,  soğuk şubat ayında, kar altında maddi durumu zayıf ve orta olanlar civar illerin belediyeleri ile büyük şehir belediyelerinin ve AFAD ın tedarik ettiği çadırlarda ve kontenyerlerde mecburi bir yaşama mecbur oldular.  Varlıklı aileler il dışına çıkarak, kenti terk ettiler, Geri dönmeye de niyetleri yok. Şubat ayından bu yana büyüklü küçüklü günde 400 adet deprem oldu, o depremleri yaşadık ve gördük. Büyük semtlerin oluşmasında, güzelim bostan ve meyve ağaçlarının bulunduğu bahçeler  Belediyelerimiz tarafında imara açılarak, yüksek yüksek binalar dikilmesine olanak hazırladılar, Bir kesimin de iştahı kabardı. Büyük bir arsa rantı oluşuyordu, bunu da süsleyerek güya mesken açığı kapatılmaya çalışıldı. Burada konut alan insanların büyük çoğunluğu banka kredisi ile hak sahipliğini kazanmışlardı. Özellikle oluşturulan büyük konut merkezleri bir dakikada ya yıkıldı ya da oturulamaz hale geldi.        

 

Peki; bu bahçelere, arsalara imar izni verenler ile yapıları gururlanarak yapan müteahhitler şu anda  neredeler. Bunların hiç mi suçu yoktu. O kadar insan enkaz altında can verdi, büyük fedakarlık ile alınan meskenler bir anda yok oldu. Hiç kimse cezalandırılmadı. İlk günlerde müteahhitlerin can ve mal varlıklarının güvene alınması adına bi,r kaç müteahhidi içeri aldılar, vatandaşın gazı alındıktan sonra serbest bıraktılar.  Şimdi ise  itibarlı bir şekilde aramızda dolaşmaktalar.

 

Enkazın altında kalmayıp da meskenleri zarar gören ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün teknik elamanlarının ellerinde sadece bir çekiç ile evlere orta ve ağır hasar raporları sözlü olarak verildi. Ne kadar gülünç değil mi? Mağdur insanlar ile dalga geçer gibi.   Mağduriyet halen yaşanmakta dır. Ağır hasar veya orta hasarlı diyerek, insanların evin mütemmim cüzisi olan demirbaş niteliğindeki malzemeleri öldü fiyatına 20.000 .30.000 TL sattılar, daha sonra aynı kuruluş bu binaların hafif ve orta hasar tespiti yaparak, mesken sahiplerini oldukça mağdur ettiler. Sattıkları malzemeleri şu an 500,000 TL den  aşağıya almaları mümkün değil.

 

Yazmaya ve anlatmaya çalıştığım  eski Türkiye’nin kadim  bir şehriydi.  Birilerinin dediği gibi “bizden önce hiçbir şey yoktu”  deseler de  inanmayalım. Eski ve kadim  Malatya da dayanışma vardı, komşuluk vardı, ortak yaşamın en güzeli vardı.  Malatyalı mutlu  ve güven içinde yaşarlardı.

 

Ya şimdi; Enkazlar arasında dolaşmak cesaret ister, yürek ister. Çünkü herkesin bu yerlerde acı ve tatlı anıları vardı. Doğduğumuz, ticaret yaptığımız, , sabah akşam o bölgenin insanları ile karşılaştığımız bu yerlerin yerinde, moloz yığınları ile karşılaşmaktayız. 

 

Bir nefeste eski Malatya’nın bir kesitinin küçük fotoğraf ile  anlatmaya çalıştım.   Ben eski şehir yaşamını sevmiştim.  Çok  da özlüyorum. Kendi Kendime soruyorum, acaba Malatya eski haline gelir mi ? Tabiî ki hayır. Umudum yok olduğu bir süreç yaşıyoruz. Ticareti ve sanayisi büyük bir darbe yedi.  Yetkililer laf etmekle,   bakanlarla bir araya gelip fotoğraf vermekle yarışıyorlar. 

 

Tekrarlıyorum, ben doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım o eski Malatya yı çok sevmiştim., Eski Türkiye’yi sevdiğim ve özlediğim  gibi

 

Bahattin Ülger

Mali Müşavir

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

6 yorum yapılmış

  • Şaziye KARADAŞ (7 ay önce)
    Yüreğine emeğine sağlık abicim çok güzel dile getirmişsin tek tek bu Maraş depremi bizlere bir uyarı olarak görmeliyiz nasıl rant peşine düştük meyve ağaçları olan yerlerin siteler dikildi kat kat daire sahibi olundu aman mahalleden aprt kurtulalım gidelim siteye dedik noldu bırbirimizi tanımaz olduk çat kapı hasta sorma bitti çay şurda kalsın bitti örf ve ananelerimiz gitti moderenleştik insanlığımızı bitirdik o simsicak kucaklaşma bitti ama biz insanlar bitirdiysek geri bizler düzelte biliriz kaçmayalım malatya'-mıza memleketize sahip çıkalım özelleşmeler onlara yapacağımız bişe kalmadı nice malatyalı iş adamlarımız var memleketimize iş imkanları açalım bu kadar insan varken birden yok oldu malda canda gitti MALATYA '-MIZA SAHİP ÇIKALIM yabancılara fırsat vermiyelim kürdü, alevisi bir arada kardeş olarak yaşardık şimdi yıkık MALATYA'-mızın sağ sol hep yabancı olmuş MALATYA'- NIN İLERİ GELENLERİ, İŞ ADAMLARI, KÜÇÜK BÜYÜK ESNAFIMIZ MALATYA'-MIZA SAHİP ÇIKALIM YEŞİL KAYSI DİYARIMIZA
    0
    0
    Yanıtla
  • ZÜLEYHA ÖZTÜRK (7 ay önce)
    Elinize yüreğinize emeğinize sağlık. Kendi memleketim kadar çok sevdiğim Malatya da ondört yılımı geçirdim. Gökkuşağı kadar güzel malatyamızın gecenin karanlığında kapkara çöktü yüreklerimize. Yıkılan evlerimizin işyerlerimizin enkazlarına canlarımızı cananlarımızı sevdiklerimizi yarınlarımızı umutlarımızı gözyaşlarımızla acılar içinde gömdük .Hayatta olmamızdan mahcubiyet duyduk. Malatyamızın yine eşi bulunmaz Malatya olması dileklerimle. Özlediğimiz Malatya ya kavuşmayı umutla bekliyorum. Selamlar
    0
    0
    Yanıtla
  • Nurcan Saltürk (7 ay önce)
    Çok güzel bir yazı. Her ne kadar sizler kadar bilemesekte memleketimizi, 45 sene de az değil. Güzel olan herşeyimizi, hayatlarımızı, umutlarımızı, sevgilerimizi velhasıl, keşkelerimiz bile kalmadı.
    0
    0
    Yanıtla
  • Ünal doğan (7 ay önce)
    Saygıdeğer Bahattin amcamın kalemine yüreğine sağlık içimize dokundun..
    0
    0
    Yanıtla
  • Av. Selahattin Sarıoğlu (7 ay önce)
    Eline canına sağlık dostum. Malatya’nın hal ve gidişini yazmışsınız. Cumhuriyet hepimizin canı. Cumhuriyetin yerli, milli üretim merkezlerine sahip çıkmak da hepimizin ödevi. Ama çıkamadık. Emperyalim bizi ayrık otu gibi sarıp sarmalamıştı. O TEKEL, o Mensucat, tütün, pancar, pamuk, haşhaş… hep o İMF ile yapılan anlaşmaların ürünü. Dünyanın hiçbir şehri kültürüyle, mimarisiyle, yerleşimiyle olduğu gibi kalmaz. Sanayileşme, kentlileşme, serbest piyasa ekonomisi …dayatmasıyla değişir. Avrupalıların kurulu şehirlerini olduğu yerde koruyup yeni merkezlerde büyüme aklı demokrasimizin yeterince gelişememiş olmasından dolayı, bizdeki gelişmemiş siyaset adamlarının rant, torpil, yerel eşraf badkısına karşı koyamamalar , çoklukla onlarla ortaklık yapmalarıyla hayat bulamamaktadır. Ama dünya birincisi kayısımız var, Malatyalılığımız var, Yeni Malatya’ya inanmalıyız sevgili dostum, kötümserliğe hiç yer yok.
    0
    0
    Yanıtla
  • Süleyman Yücel (7 ay önce)
    Kalemine sağlık Bahattin abi. Geçmişte ki Malatya- yaşanılabilir ,üreten , yeşili ile doğası ile en önemlisi de yaşayan insanların kendi kültürü ile muazzam bir yapıya sahipmiş. O halden bu hale gelmesi çok üzücü. Dediğin gibi eski haline gelir mi ¿ Umudum Yok !!!
    0
    0
    Yanıtla

Bahattin ÜLGER yazıları

Çok okunanlar