SON DAKİKA

ABD-FETÖ bağlantısını 33 yıl, darbe girişimini 18 yıl önce yazdı

ABD-FETÖ bağlantısını 33 yıl, darbe girişimini 18 yıl önce yazdı
A- A+
Reklam

BURHAN KARADUMAN

Gazetecilik hayatının her aşamasında ‘ilklere imza” atan hemşehrimiz Fuat Kozluklu, Malatya’da adım attığı meslek yaşamında Afganistan, Somali, Bosna-Hersek, Ermenistan, Etiyopya, Irak, İran, Kosova, Suriye, Pakistan'ın da aralarında bulunduğu dünyanın onlarca ülkesinden darbeler, savaşlar, göçler ve deprem gibi doğal afetler ile çok sayıda uluslararası anlaşmaya tanıklık etti; tarihi olayların öne çıkan isimleriyle röportaj yaptı. Terör örgütü PKK’nın ele başı Abdullah Öcalan'ın yakalanıp Türkiye'ye getirildiği haberini Dünyaya duyuran ilk gazeteci olması ve 17 Ağustos 1999'daki Marmara Depremi’ni sarsıntıdan iki saat kadar sonra bölgeye ulaşıp, 20. yüzyılın en büyük doğal afetlerinden birini canlı yayında dünya televizyonlarına aktarması ile de bilinen Kozluklu, 15 Temmuz hain darbe girişimini yapan FETÖ silahlı terör örgütünün ABD ile bağlantısını da 33 yıl önceden (25 Ağustos 1993-Cumhuriyet gazetesi) ortaya koyarken,  ABD’nin 15 Temmuz hain darbe girişimi senaryosunu da yine 18 yıl önceden yazdı.

 

ABD’nin başkenti Washington'da 3 Mayıs 2000 yılında görüşlerinden ötürü 1999’da katledilen ve görev başında yaşamını kaybeden aralarında Ahmet Taner Kışlalı’nın da bulunduğu 40 gazetecinin isimleri Fuat Kozluklu tarafından okunarak Özgürlük Forumu Gazeteler Anıtı'na çakıldı.

 

Rahmetli gazeteci-yazar Duygu Asena O’nun için “Fuat Kozluklu annesi Remziye Hanım’ın karnından sanki “haberci” olmak üzere dünyaya gelmişti. Haber için canını verebilirdi. Zaten birkaç kez de veriyordu.” derken, merhum duayen gazeteci Mehmet Ali Birand, Türk televizyon dünyasının gelecekte adından sıkça söz ettirecek 5-6 isim arasında Kozluklu’yu da göstermişti.

 

Kozluklu, halen TRT Haber’de “Sıcak Nokta” adlı haber programını hazırlayıp sunuyor.

 

Kozluklu son olarak Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından yaklaşık 28 yıl önce işgal edilen Dağlık Karabağ bölgesinin özgürleştirmesi harekatına tanıklık etti ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile ilk röportaj yapan birkaç gazeteciden biri oldu.

 

 

-Gazeteciliğe ne zaman, nerede başladınız?

- İlkokul biterken sorulduğunda sürekli avukat veya gazeteci olmak istediğimi dile getiriyordum. Liseye geldiğimde sadece ve sadece gazeteci olacağımı söylüyordum. 1982 yılında Malatya’da Görüş Gazetesi’nde başladım. İlk hocam değerli ağabeyim İsmet Yalvaç’la beraber çalışıyordum. Bir yıllık yerel deneyimin ardından ulusal, sonra da uluslararası arenada çalışmayı tercih ettim. Ben, işine saygı duyarak gazetecilik yapmak gerektiğini düşünen, hisseden ve hayata geçiren biri olmak için çabaladım.  Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Anavatan Partisi’ni (ANAP) kurduktan sonra kendisiyle ilk röportajı ben yaptım. Telefonla yaptığım bu röportaj ulusal basın tarafından manşetlerde yayımlandı. İstanbul hayalimin gerçekleşmesinde o ve benzeri bir dizi haberimin etkisi oldu. İlk yıllarda yazılı medyada muhabir ve foto muhabiri olarak çalıştım. Son dönemde ise radyo ve televizyon tarafındayım. Savaş kameramanlığı yaptım. 1998 yılından itibaren de kamera önündeyim. Gazeteciliğin dışında yapmak isteyeceğim iş çiftçilik olurdu. Betondan uzak doğanın içinde tarifsiz bir huzur duyuyorum. Üretmek isterdim ve inşallah bunu bir gün yapabilirim.

-Gazetecilik mesleğini yapmak isteyenlere neler önerirsiniz?

Mesleğimiz bir öğrenme makinası. 38 yıldır öğreniyorum. Çıraklıktan gelmiş bir gazeteci olarak üniversite eğitiminin eksikliğini sürekli hissettim. Bu açıdan yetersiz kaldığım çok oldu. Birden fazla yabancı dile sahip olmayan ve teknolojik gelişime ayak uyduramayan medya dünyasında yedek kulübesindeki sporcu olmaktan öteye gidemeyecektir. Yerel kalacaktır.  Tıp dünyasından da kitaplar okuyorum, hukuk kitabı da... Bilgilendirmek için önce çok okuyup öğrenmek gerekiyor. İngilizce dışında bir veya iki dil daha öğrensinler derim. Hepsinden önemlisi önce insan sonra gazeteci olsunlar. Nefret söyleminden uzak gazetecilere duyulan ihtiyaç her geçen gün hayati derecede artmıştır. Yakın gelecekte internete ve yeni medya araçlarına hâkim olamayan bu mesleği yapamayacak. Son yüzyılın dünya ve ülke tarihine hâkim olacak derecede bir kültür şart. Dijital gazetecilik konusunda kendilerini donatmalılar.

-Uzun yıllar ABD’de gazetecilik yaptınız, siz ABD’den geri dönenlerden oldunuz? 

Yurt dışında 1989, ABD’de de ise 1991’de başlamıştı gazetecilik maceram. 2006’ya dek devam etti. 2000 ve 2003 yıllarında iki kez Türkiye’ye dönüş yaptım ama yaşadığım uyum sorunları nedeniyle kendimi yeniden Washington’da buldum. 2006’da Türkiye’ye dönüşüm kalıcı oldu. Uyum sorunları sürse de 2014 Mayıs ayına dek her şey yolunda gitti.

Uzun süre yurtdışında kalan insanlar toplumsal aidiyet duygusunda sorun yaşayabiliyor. Yani on yılı aşan süre uzun kalışlar kişinin birçok duygusunu etkiliyor. Özellikle de dışarıda geçen zaman, ne kadar sıklıkla ülkesini ziyaret ettiği gibi etkenler bu duyguyu tetikleyebiliyor. İnsan, doğduğu yerde çocuk sahibi olmak, çocuklarının da kendisiyle aynı kimliği taşımasını istiyor. Bir de ebeveynler yaşlandığında onların yanında olmak gerekir.  Burası benim güzel vatanım, en sevdiğim yaşam alanım.

-Merhum Turgut Özal ile aranızda ayrı bir iletişim yaşanmış…

Allah rahmet eylesin. Hemşeriydik. Sayın Özal, renkli ve özgüvenli bir siyasetçiydi. Yıllarca yurtiçi-yurtdışı peşinde koşturup haberlerini yazdım, fotoğraflarını çektim. 28 Ekim 1985'de de ensesinden tutup ceketinin markasına baktım!  Özal Başbakan iken, kralların butiği diye bilinen Bijan, ABD’de yayımlanan dünyaca ünlü haber dergisi TIME’da yayımlanan ilanında giydirdiği ünlüler arasında onu da saymıştı. Ben de "Doğru mu?" diye sorunca "Ceketimi sen kontrol et Fuat" diyerek bu karenin ortaya çıkmasına izin vermişti. Ve iki Malatyalı ertesi gün tüm gazetelerin manşetindeydik! O, siyaset sahnesine çıkarken, ben de medya dünyasına yeni adım atmıştım... Yıl 1982, Malatya.

[caption id="attachment_2028" align="alignnone" width="654"] Kozluklu, 15 Temmuz hain darbe girişimini yapan FETÖ silahlı terör örgütünün ABD ile bağlantısını da 33 yıl önceden (25 Ağustos 1993-Cumhuriyet gazetesi) ortaya koyarken,  ABD’nin 15 Temmuz hain darbe girişimi senaryosunu da yine 18 yıl önceden yazdı.[/caption]

-33 yıl önceden FETÖ silahlı terör örgütünün ABD bağlantısını ortaya koyan ilk gazeteci olarak da gösteriliyorsunuz …

1993 yılında “Gülen örgütünün ABD’deki yaz kampı” haberini yapan ilk gazeteci benim. Bu haber o dönem 25 Ağustos 1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yayınlandı.  Pensilvanya’daki yaz kampını satın aldıklarını ve bu örgütün üssü olarak inşa etmeye başladıklarını o dönem gündeme getirmiştim.

ABD istihbarat teşkilatı CIA’nın yönetimi ile Fethullah Gülen'i tanıştıran, CIA'nın 1970'li yıllardan itibaren Türkiye'deki yapılanmasının baş aktörü ve koordinatörü olan ünlü ajan Graham E. Fuller'dir. Fuller'i Amerika'da kaldığım zaman boyunca çok yakından takip etme şansım oldu. O nedenle çok iyi biliyorum. Fuller, 'Ilımlı - Barışçıl İslam' tanımlamasının en önde gelen mimarlarındandır.

İslami cemaatler üzerinde, özellikle Nurculukla ilgili uzun süre araştırmalar yapmıştır. Gülen'in ABD'de üslenmesinin de en önemli destekçisi, fikir babasıdır.

90'lı yılların başında ABD yönetimine verdiği raporlarda 'Washington'un Türkiye politikalarında ve Kafkaslar ile Balkanlar'daki stratejik hamlelerinde Gülen hareketinin yapısını, dinamik ve de eğitimli kadrolarını kullanmasını' önermiş bir isimdir.

ABD hangi ülkede olursa olsun 10-20-30 yıllık toplum mühendisliği dinamikleri çerçevesinde senaryolar ve o toplumun siyasal ve dini etkiye sahip figürleri ile bu alanlardaki toplumsal yapıyı analiz eder, bu çerçevede politikalar geliştirir.

-1998 yılında da ABD’nin 15 Temmuz hain darbe girişimi görevini FETÖ’ye verdiği haberini de 18 yıl önceden bildirmişsiniz…

 

ABD ordusunun en önemli strateji kuruluşlarından birisi olan Ulusal Savunma Enstitüsü’nde 1998-Mayıs ayının son haftasında bir toplantı düzenlenmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi Planlama Dairesi'nde görevli, Lehigh Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Henri J. Barkey ile Graham Fueller'in önderliğinde toplanan Türkiye uzmanları 2000’li yılların Türkiye senaryolarını tartışmıştı. Üzerinde durulan senaryolardan birine göre;  radikal İslamcı hareketler giderek büyüyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin siyasi dengeler üzerindeki etkinliği artıyor. Fazilet Partisi kapatılıyor. Ardından radikal İslamcılar ayaklanıyor ve ülkede iç savaş patlak veriyor. Çıkan iç savaşta çok sayıda cami bombalanıyor. Radikal İslamcılarla ayrılıkçı Kürtler ittifak oluşturuyor. İç savaş Türk ordusunun içinde de bazı bölünmeleri beraberinde getiriyor. Bu bilgilerde yine tarihte yayınlandı ve Türkiye’de geniş yankı buldu.

 

-Dini kullanan gruplara karşı ayrı bir öngörü ve sezginiz var. Adnan Oktar’ı da ilk yazan ve gündeme getiren gazeteci sizsiniz, bu olayı kitap olarak yayınladınız da …

Türkiye’de birçok grup veya suç örgütü, dış bağlantıları, istihbarat örgütleri ve kimi odaklarla yakın işbirliklerine sahiptir.

Mürid kılığına girerek 1986 yılında Adnan Oktar adlı Allah ile aldatan sapkın adamın başını çektiği dini görünümlü yapıya sızan ve Türk kamuoyuna ilk duyuran gazeteciyim. 'Kod Adı: Sapkın' isimli kitapta, 1986 -2019 yılları arasında yaşananlar ile örgütün geçirdiği evrimi tüm ayrıntılarıyla gün yüzüne çıkarttım.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.
Çok okunanlar