İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Düşlerden Gülücüklere Topluluğu, diyabet farkındalığını artırmak amacıyla 6. Geleneksel Mavi Halka Diyabetlileri ve Diyabet Gönüllüleri etkinliğini Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdi.
Diyabetli çocuklar ve ailelerinin yanı sıra, etkinliğe; Cumhuriyet Başsavcı Vekili Murat Karakuş, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Aslan, Turgut Özal Tıp Merkezi Başhekimi Doç. Dr. Erol Karaaslan, İnönü Üniversitesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emine Çamtosun, öğretim üyeleri ve "Düşlerden Gülüşlere" Topluluğu Başkanı M. Berat Ensarioğlu katıldı.
Konuşmacılar, diyabet tedavisindeki son teknolojik gelişmeleri, SGK’nın sensör geri ödemesini ve diyabetle yaşamanın psikososyal boyutunu tüm detaylarıyla paylaştı.

- Doç. Dr. Emine Çamtosun: "Tip 1 Diyabet Artık Tedavi Edilebilir Bir Hastalık"
İnönü Üniversitesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emine Çamtosun, diyabetin küresel ve yerel durumu hakkında veriler sunarak konuşmasına başladı:
“Bugün dünya çapında kutlanan bir gün ve diyabetle ilgili farkındalığı artırmak, diyabetli bireylerin sorunlarını ve ihtiyaçlarını kamuoyuna tekrar bir hatırlatmak için bir fırsat ve bizler de bu etkinlik sayesinde çocuklarımızı, ailelerini, diyabet ekibini bir araya getirerek iletişimlerini ve etkileşimlerini artırmayı planladık. Diyabet bildiğimiz gibi kan şekerini normal sınırlarda tutmaya yarayan insülin hormonunun ya eksikliği ya da yeterli etki gösterememesi sonucunda kan şekerinin yükselmesi ile ortaya çıkan bir durum. Ve Tip 1 diyabet dediğimiz diyabet tipi, insülinin daha çok eksikliği ile seyreden durumdur. Tip 2 diyabet dediğimiz erişkinlerde daha çok görülen durum ise insülinin daha çok etkinsizliği ile bir araya gelen bir durumdur. Çocuklarda diyabete baktığımız zaman bunun %90 kadar kısmını Tip 1 diyabet oluşturmaktadır. Merkezimizde de izlediğimiz diyabetli çocukların %86'sını Tip 1 diyabet oluşturmaktadır. Tip 2 diyabet %10'dan daha az oranda ve diğer tip diyabetler, MODY ve diğer genetik diyabetler de %6'dan daha az oranı oluşturmaktadır. Çocuklarda Tip 1 diyabete baktığımız zaman dünya genelinde 20 yaş altında 2 milyon kadar Tip 1 diyabetli çocuk olduğu bildirilmiştir. 2024 yılı içerisinde 1 yıl boyunca 20 yaşının altında 219.000 çocuğa Tip 1 diyabet tanısı konulmuştur. Türkiye'ye de baktığımızda, Türkiye'de de 25.000 ile 30.000 arasında Tip 1 diyabetli çocuk olduğu bildirilmiş ve yılda da 2000 çocuğun yeni tanı aldığı çalışmalarla ortaya konmuştur. Merkezimizde de yaklaşık Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bölümü 30 yıldır hizmet vermekte ve 1000'i aşkın Tip 1 diyabetli çocuğun takip ve izlemi yapılmıştır.”
Doç. Dr. Emine Çamtosun, Tip 1 tedavisindeki amaçları ve hedeflenen kan şekeri aralıklarını bilimsel verilerle açıklayarak şöyle konuştu:
“Tip 1 tedavisindeki amacımız nedir? Tedavi edilmezse hayatı tehdit eden ketoasidozu veya daha bilinen adıyla şeker komasını önlemek, yine uzun süreli kan şekeri yüksekliğinin çeşitli dokulara zarar vermesini önlemek ki bunların başında göz, böbrekler, sinir sistemi, kalp, damar sistemi geliyor. Bu amaçla da kan şekerimizi hedef aralıklarda tutmak istediğimiz; yani 70 ile 180 mg/dl arasında ve 3 aylık kan şekeri dediğimiz Hemoglobin A1C'yi de 7'nin altında tutmaktır. Çünkü bu değerlerde tuttuğumuz zaman diyabetin zararlı etkilerinden korunmaktayız. Tip 1 diyabetin tedavisinde günümüzde ne durumdayız? Öncelikle beslenmenin düzenlenmesi, sağlıklı bir beslenme programına geçilmesi, daha sonra düzenli fiziksel egzersizlerle bunun desteklenmesi ve insülin uygulamaları temel taşları oluşturuyor.”
İnsülin keşfinin önemine ve teknolojinin sağladığı kolaylıklara değinen Doç. Dr. Emine Çamtosun;
“İnsülin uygulaması konusunda 100 yıl önce insülin hayatımıza girmeden önce Tip 1 diyabet tedavisi olmayan, ölümle sonuçlanan bir hastalıktı. Kanserlerden bazıları gibi. Fakat daha sonra bilim adamları insülini keşfetti ve 1921 yılından itibaren tedaviye insülin uygulamaları girdikten sonra Tip 1 diyabet artık tedavi edilebilir bir hastalık olduğu görüldü ve yüz güldürücü sonuçlar alındı. Ve bu buluşları yapan bilim adamları da Nobel ödülü ile ödüllendirildi. Bunlarda büyük payı olan Doktor Friedrich Banting'in doğum günü olan 14 Kasım, tüm dünyada Diyabet Günü olarak kutlanmaya başladı. İnsülin uygulamaları başlangıçta insülin enjektörleriyle yapılırken, günümüzde artık teknoloji ilerledi. Daha rahat kullanılan insülin kalemleri, insülin pompaları, hatta kan şekeri ölçüm sistemleriyle birlikte kullanılan tam otomatize sistemler de hayatımıza girdi ve hayatımızı kolaylaştırmaya başladı. Kan şekeri izleme yine hastaların yönetiminde temel taşlarından biri, çünkü insülin uygulamalarına rehberlik ediyor. Daha önce parmak ucundan sadece kan şekeri ölçebilirken artık günümüzde sürekli kan şekeri cihazları dediğimiz sensörler sayesinde bu da kolaylaşmaya başladı.” ifadelerini kaydetti.
SGK’nın sensör ödemesi konusunuda paylaşan Doç. Dr. Emine Çamtosun,
“Sürekli kan şekeri takip sistemleri dedik ki hayatımızı kolaylaştırıyor. Çok şükür ki Türkiye'de büyük uğraşlar sonrasında bu yıl sensörler için SGK geri ödemesi başladı. 2 yaş ile 19 yaş arası Tip 1 diyabetli hastalarımıza sensörlerin ücreti veriliyor ve bu şekilde de herkesin kullanımına sunuldu. Fakat doğru kullanmak çok önemli. Bunu sadece bir kan şekerine bakmak amacıyla değil, bunun içerisinde kan şekerlerinin seyrini izlemek, haftalık, aylık, 3 aylık gidişatlarına bakmak, düşüklüklerin oranına, yüksekliklerin oranına gibi yani bu cihazların raporlarını da değerlendirerek insülin uygulamalarımıza rehber edersek o zaman daha etkin olacak. Bu konuda da diyabet ekibi ile iletişim kurmaktan çekinmeyelim.” diye konuştu.
Doç. Dr. Emine Çamtosun, konuşmasını bir özet ve umut mesajıyla tamamlayarak şunları söyledi:
“Tip 1 diyabet ile gelecekteki tedavisine baktığımız zaman, diyabetin tamamen iyileştirilmesi için çalışmalar sürüyor... Ama 3-5 yıl içerisinde de önemli gelişmeler olacağı düşünülüyor. Toparlayacak olursak, Tip 1 diyabet tedavisi vardır. Mevcut tedaviler ile sağlıklı bir uzun ömür mümkündür. İnsülin uygulama ve kan şekeri izleniminde teknolojik imkanlar artmaktadır. Tip 1 diyabeti ortadan kaldıracak tedaviler için araştırmalar devam etmektedir. Yeni gelişmelerden faydalanabilmek için sağlığımızı birlikte koruyacağız. O günlere bedeni sağlıklı taşıyacağız diyorum.”

- Cumhuriyet Başsavcı Vekili Murat Karakuş: “Tek Eksikliğimiz Bir Hormonumuzun Olmaması”
Kendisi de Tip 1 diyabetli olan ve oğluda aynı rahatsızlığı yaşayan Cumhuriyet Başsavcı Vekili Murat Karakuş, hastalığın ilk tanı anından itibaren yaşadığı şok ve mücadele sürecini anlatarak;
“Konuşmaya başlamadan önce kendimi tanıtıyorum. Ben Malatya Cumhuriyet Başsavcı Vekiliyim, 37 yaşındayım. Posterde Tip 1 diyabetli ebeveyn olarak geçiyor ama aslında bir özelliğim daha var. Ben Tip 1 diyabetliyim. Mesleğe ilk başladığım yıllarda 26 yaşında Tip 1 diyabet tanısı almıştım... Doktorlar, 'Sizde şeker hastalığı var. İnsülin kullanın. Ne kadar kullanacağım?' dedim. 'Ömür boyu kullanın' dedi. Bir şok evresini gördük. Şaşırdım. Ondan sonra üzüldüm... Soğukkanlı olduğumuz zaman, sonradan öyle olmuyormuş yani. İş başa düşünce anlıyorsunuz. Üzüldükten sonra ne yapmam gerektiğini düşündüm. İnsülinle birlikte hayatımıza yeni şeyler girmiş oldu... Sonra biraz kaçtım. Doktorlardan kaçtım. Bunu itiraf edeyim... Ama sonradan şunu anladım: Bu kaçmakla bu işle mücadele edilmiyor. Ve yavaş yavaş işin içine girmiş olduk. Nelerin şeker, nelerin karbonhidrat olduğunu öğrendik.” diye konuştu.
Oğlunun Tip 1 diyabet tanısı almasıyla yaşadığı ikinci zorlu süreci ve teknolojiye erken adaptasyonlarını paylaşan Cumhuriyet Başsavcı Vekili Murat Karakuş şunları anlattı:
“18 Aralık 2021 tarihinde büyük oğlum Tip 1 diyabeti doğdu... Çocuğumu bir hafta boyunca gözlemledim. Bir yeme içmesinde sıkıntı var. Sürekli idrarını kaçırıyor... En son gece 3 uyuyamadım o hafta. Gittim parmağını ölçtüm. 455 diye bir rakam gördüm. Tekrar bizim için yeni bir sistem, yeni bir olay. Bir enkazın altında tekrar kaldık. Üzüldük mü üzüldük? Hemen bir sensör sipariş ettik... İlk sensörle takip edilen hastalardan biriyiz biz. Sensörle başladık diyabet takip etmeye... Akıllı algoritmalarla birlikte bu işin daha iyi yöneticilerini araştırdık. Hocalarımız da sağ olsun bize destek verdiler. Ve biz bu süreci hemen geçtik.”
Diyabetli bireylerin profesyonel hayatta hiçbir eksikliği olmadığını vurgulayan Cumhuriyet Başsavcı Vekili Murat Karakuş
“Diş hekimi de olursunuz, başsavcı da olursunuz, bakan da olursunuz, milletvekili de olursunuz, başhekimi de olursunuz. Bizim hiçbir eksikliğimiz yok. Bizim sadece tek eksikliğimiz var, bir hormon eksikliğimiz var. Ve biz bu hormonu da dışarıdan almak zorundayız. Bunu aldıktan sonra da ve diyabetinizi iyi yönlendirdikten sonra bizim için hiçbir sıkıntı yok. Bunu özellikle diyorum.” diye konuştu.
Karakuş, hastalığın kaynağı hakkındaki bilgisizliğe ve tedavi vaat eden sahte yöntemlere karşı uyarıda bulunarak şunlar ısöyledi:
“İkincisi bizi en çok yoran şey söyleyeceğim: Tamamen bilgisizlik... Tip 1 diyabetinin net sebebinin şu olduğuyla ilgili bilimsel çalışmalar var ama net şudur diyebilecek hiçbir şey yoktur. Pandemi döneminden sonra da diyabet artışları oldu ve devam ediyor. Dünyada diyabet çok fazla ilerliyor. 'Salgın olmayıp da salgın gibi yürüyen tek hastalık' diyor bir uzmanımız... Geçen bir arkadaşım aradı. 'Murat abi bir şey söyleyeceğim ama kızma lütfen' dedi. Bir tanesi varmış. İşte 10.000, 5.000 lira, 20.000 lira para verirsek yardımcı oluyormuş. Arkadaşlar bunlara gerek yok... Tünelin ucunda ışık var mı? Kesinlikle var. Sadece bize düşen, o tünelin ucundaki ışığa yaklaşana kadar diyabetimizi kontrollü yönetmek, buna göre hareket etmek.”

- Diş Hekimi Bengi Özgür: “Futbolcu olarak da oynadım”
Yaklaşık 10 yıldır Tip 1 diyabetli olan Diş Hekimi Bengi Özgür, özellikle çocukların ailelerine seslenerek diyabetin psikolojik yönetiminin önemine dikkat çekerek,
“27 yaşındayım. Yaklaşık 10 yıldır Tip 1 diyabetliyim. Burada çocuklarımızdan çok ailelere seslenmek için geldim... Diyabetin psikolojik destek ayağını çoğu zaman unutuyoruz. Bu konuda genel yaklaşımımız; biz hayata karşı motive olmadığımız sürece diyabet yönetimimizde de motive olamayacağız. Biz hayata diyabetimizi yönetebilmek için değil, bu hayatta diyabetimizle beraber yaşamak için geldik buradayız... Siz diyabetle barışmazsanız çocuklarınızla diyabetle barışmayacaksınız.” ifadelerini kaydetti.
Kendi hayatından örnekler vererek ailelere umut veren Diş Hekimi Bengi Özgür şöyle konuştu:
“Özel bir klinikte çalışıyorum diş hekimi olarak... Ben üniversiteyi kazandığımda Tip 1 diyabetliydim. Ben üniversiteyi okurken 5 yıl boyunca diş hekimliğini okurken yine diyabetliydim. Ben burada beyaz önlüğü giydim, yine diyabetliydim. Aynı zamanda Kadınlar 3. Ligi’nde futbolcu olarak oynadım. Ben o zaman da diyabetliydim ve insülin pompamla sahaya çıkıyordum. Bunları yaparken hiçbir zaman diyabetime rağmen bunları yaptım demedim. Diyabetimle beraber yaptım. Sizin çocuklarınız da böyle olacağına çok eminim.”
Ailelere çocuklarını destekleme çağrısında bulundu:
“Lütfen sizden ailelerden de rica edeceğim. Çocukların sırf diyabetli diye bir şeylerden geri kalmasına izin vermeyin. Lütfen spora, takım sporlarına, müziğe, tiyatroya, sinemaya yapabilecekleri her türlü etkinliklere, takım etkinliklerine yönlendirin. Çünkü biz hayata dahil olursak, hayatta bir şeyler yaptıkça mutlu olursak, yaparken mutlu olursak diyabet yönetimini öğreneceğiz... Lütfen çocuklarınıza diyabet yönetiminden önce hayata karşı motive edin. Onlar zaten hayatta bir şeyler başarmak istedikçe diyabetlerini yönetecekler.”

- Turgut Özal Tıp Merkezi Başhekimi Doç. Dr. Erol Karaaslan
Başhekim Doç. Dr. Erol Karaaslan, etkinliğin önemini ve hastane olarak sundukları psikososyal destek hizmetlerini vurgulayarak;
“Bugün her yıl düzenli olarak tertiplenen, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü toplantısı nedeniyle beraber bir arada bulunuyoruz. Ben buradan şunu gördüm. Diyabetli çocukların tedavisinde, takibinde, hayata tutunmasında ailelerin çok büyük desteği gerekiyor. Böylece toplantılar aslında bu desteğin müşahhas (somut) bir örneği olarak görüyorum... Ailelerin aynı zamanda birbiriyle tanışıp, yaşamış oldukları süreci paylaşmaları, her bir ailenin tecrübesini diğer bir aileye aktarması bu süreçte, bu yolculukta anlamlı olduğunu düşünüyorum. Sizler de Turgut Özal Tıp Merkezi olarak hepinizin bildiği gibi vermiş olduğunuz nitelikli hizmetlerle artık dünya çapında bir sağlık merkezi haline geldik... Aynı zamanda psikososyal destek de gerekiyor bu tip problemlerle mücadele etmek için. Hastane, akademik kadro olarak çocuk psikiyatrisi, sosyal hizmetler anlamında çok güçlü bir altyapımız bulunmakta. Ben buradan ailelerimize açıkça çağrıda bulunuyorum. Eğer böyle bir destek ihtiyacı hissederseniz, hastaneleriniz sizin yanınızda ve bu desteği almaktan da hiçbir zaman çekinmeyin diyorum.” ifadelerini kaydetti.

- Prof. Dr. Mehmet Aslan: “Diyabetli Hastalarla Akraba Oldum”
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Aslan, konuşmasında eski çalışma arkadaşlarına teşekkür ederek, diyabetoloji alanına olan kişisel yakınlığını dile getirrek şunları söyledi;
“Efendim asıl sözün sahibi sizlersiniz. Bizim çok söz söylememize gerek yok. Ben biraz diyabetin, biraz da endokrinin hikâyesinin bir parçası olduğum için o kısımdan bahsedeceğim... Ben izninizle başka bir hocamıza da teşekkür etmek istiyorum. Ayşe Akıncı hocam, Endokrin’de çok emeği olan, benim de ihtisasta tez hocam olan Ayşe Akıncı’dan da bahsetmek istiyorum. Ben yaklaşık asistanlığımda 5 yıl, 3 yıla yakın Endokrin’de çalıştım. Diyabetli hastalarla akraba oldum. Üç çalışma yaptım çocuk diyabetle ilgili... Dolayısıyla ben bir fahri Endokrinolog olarak kendimi kabul ediyorum... Malatya'da tek Ulusal Endokrin Kongresi yapıldı. Ben o kongrenin sekreteriydim... O dosya sisteminde benim el yazılarımın oralarda olduğunu görürsünüz. O dosyalar hepsi tek tek elimden geçmiştir. Bu münasebetle ben de kendimi daha çok endokrinolojiye... Pediatri içerisinde ben kendimi çocuk endokrinolojisine daha çok psikolojik olarak yakın hissediyorum. Bu münasebetle bugün ben aslında bütün toplantılara kurumumuzun yaptığı bütün bilimsel toplantılara katılmaya çalışıyorum ama bugün aidiyet duygusuyla geldim ayrıca.”
-Ensarioğlu: “11 Yıldır Kronik Hasta Çocuklara Ulaşıyoruz”
İnönü Üniversitesi Düşlerden Gülüşlere Topluluğu Başkanı Muhammed Berat Ensarioğlu, topluluğun "Leyla'dan Sonra" projesi kapsamında yaptıkları gönüllü faaliyetleri anlattarak şunları söyledi:
“Biz Düşlerden Gülüşler Topluluğu olarak fakültemizde Leyla'dan Sonra projesini yürütmekteyiz. Leyla'dan Sonra projesi 10 yıl önce kurulmuş bir proje. Şimdiye kadar 11.000'i aşkın çocuğumuza ulaşmış, 13 tane tıp fakültesini bünyesine barındırmış büyük bir proje. Biz 8 yıldır fakültemizde bu proje yürütmekteyiz. Bu Projemiz doğrultusunda Leyla adındaki bir çocuğumuzla tanışmakla başladı... Onun ardından biz tıp öğrencisi olarak kronik hasta çocuklarımıza ulaşmayı hedefledik ve 11 yıldır bunu devam ettirmekteyiz. Bizim ana işlevimiz her hafta gerekli hocalarımızdan ve hemşirelerimizden izin aldıktan sonra gerekli tedbirleri aldıktan sonra hastanemize kronik hasta çocuklarımızı ziyarete gidiyoruz. Burada çocuklarımızın yaşına uygun oyunlar oynuyor, onlarla eğlenceli vakitler geçiriyoruz... 29 Ekim gibi, 23 Nisan gibi özel günlerde onların yanına hastaneye giderek bu özel günleri en güzel şekilde yaşamalarını sağlamaya çalışıyoruz. O günlerde de hastanede özel partiler gerçekleştiriyoruz.”
Açılış konuşmasından sonra çeşitli etinlikler düzenlendi.





































