SON DAKİKA

"Kendimi Beydağı’ndan yere çakılmış gibi hissettim..."

A- A+

"Kendimi Beydağı’ndan yere çakılmış gibi hissettim..."

KAYNAK: Zeynep Bilgehan / Hürriyet Gazetesi / 24 TemmuZ 2022 

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/zeynep-bilgehan/ezber-bozan-arkeoloji-profesoru-fahri-isik-antik-kentte-bir-kuvvaci-42105946

Tüm arkeoloji dünyasını karşısına almak pahasına, uygarlığı yaratanların Yunan değil Anadolu halkları olduğunu belgeleriyle ortaya koydu. Adeta bir Kuvayı milliye ruhuyla mücadele ederek antik kent Patara’yı talancılardan korudu. Hocaların hocası Fahri Işık’la Patara’da buluştuk, hem kendi kişisel tarihine hem de medeniyetlerimizin kökenine yolculuk yaptık.

 

Antalya’da, bakir doğanın masmavi denizle buluştuğu en güzel kıyılardan birindeyiz. Bizim için zaman bir yaz öğleden sonrası… Vardığımız yerse milattan önce altı bin yılına ait… Likya Birliği’nin ve Roma’nın Pamfilya Eyaleti’nin başkenti Patara Antik Kenti’ndeyiz! Bizi Patara Kazı Başkanı Prof. Havva İşkan Işık ve Prof. Fahri Işık karşılıyor. Havva Hoca acil kazı çalışmalarına dönmek üzere yanımızdan ayrılırken biz Fahri Işık ile kendi kişisel tarihinde bir yolculuğa çıkıyoruz…

Hikâyesi Malatya’nın sekiz kilometre uzağındaki Kileyik köyünde, ‘Ulu Dede’ Osman Efendi’nin evinde başlıyor. Birinci Dünya Savaşı tüm şiddetiyle devam ederken Osman Efendi, altı oğlundan dördünü Sarıkamış Harekâtı’na yolluyor. Allahuekber Dağları’na giden çocukların hiçbiri eve dönemiyor. Fahri Işık’ın babası Mevlüt, iki yaşında yetim kalıyor. Dul kalan annesi, şehitlerden en büyüğünün büyük oğlu Hacı’ya eş veriliyor. Osman Efendi’nin gözdesi Mevlüt Bey büyüyüp sevdalandığı Fahriye Hanım ile evleniyor. Fahri Işık da bu çiftin beş çocuğundan üçüncüsü olarak 1944 yılında köyde dünyaya geliyor…

MİŞMİŞ BAHÇESİNDEN KAZI ALANLARINA

Çocukluğu kâh ‘mişmiş’ dedikleri kayısı ve meyve bahçelerinin içinde, kâh köyün az uzağındaki Beylerderesi’nde ami uşaklarıyla (amca çocukları) hömbek, çilliz oynayarak  geçiyor. Baba Mevlüt Bey köyün ilk devlet memuru. TCDD’de işe giriyor. Fahri Işık iki yaşındayken Malatya merkeze taşınıyorlar. Ancak onun kalbi hep köyde kalıyor. Kendisinden dinleyelim: “Ben gördüğüm özel ilgi nedeniyle böyük anam Emine ve Hacı ağamla birlikte olmak isterdim. Hacı ağam bir ‘Şam çöftelisi’ yani nektarin yetiştirirdi ki içinden bal akardı. Okul bittiğinde köye gideceğim anı iple çekerdim.”

[caption id="attachment_10218" align="aligncenter" width="770"] Babası Mevlüt Işık ile annesi Fahriye Hanım[/caption]

MESLEK KRİTERİ: ÖZGÜRLÜK...

Romantik çocukluk 1957’de sekteye uğruyor. Baba Mevlüt Bey bir tren kazasında şehit oluyor. Hacı Dede derhal torunlarının yanına geliyor; ‘Hacı ağanız ölmeden babanız öldü sanmayın’ diyor. Fahri hoca köye gidip gelmeyi sürdürüyor… Açık havayı, toprağı o kadar seviyor ki meslek seçimindeki tek kriteri ‘özgürlük’ oluyor. Ona arazide çalışma imkânı verecek arkeolojiyi kafasına koyuyor. 1961 yılında Ankara Üniversitesi Dil Tarih Fakültesi Arkeoloji Bölümü’ne giriyor.

[caption id="attachment_10219" align="aligncenter" width="768"] Sene 2012 - Kardeşi tiyatrocu Kenan Işık ile Efes’te...[/caption]

BİR ÇÖMLEK PARÇASI ÇIKIYOR TARİH YAZIYOR

Fahri Işık, “Arkeolojiyi daha en başından çok sevdim” diye anlatıyor: “En çok da gizemini sevdim.Bir çömlek parçası çıkıyor, tarih yazıyor ve sizi binlerce yıl önceki insanla buluşturuyor.” Işık, başından itibaren söylenenleri, “Hocam böyle dediniz ama bu iş şöyle olmasın?” diye sorguluyor. Bu tavrıyla hocalarının, en çok da Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal’ın dikkatini çekiyor. Prof. Akurgal, okulu çok iyi dereceyle bitiren öğrencisini milli eğitim bursuyla arkeolojinin kurucusu ve anavatanı olan Almanya’ya gönderiyor.

KIVILCIM GİBİ GİDİP ATEŞ GİBİ GELECEKTİM...

Işık, 1962’de Bonn Arkeoloji Enstitüsü’ne, aklında Atatürk’ten bir hikâyeyle gidiyor: “1930’lu yıllarda Atatürk ‘Yurtdışına gidin. Bu ilmin metodolojisini öğrenin. Kendi toprağımızda arkeolojiyi geliştirin. Sizi bir kıvılcım gibi gönderiyorum. Bir ateş olarak geri geleceksiniz!’ diyor. Ama gidince kendimi Beydağı’ndan yere çakılmış gibi hissettim. Almanya’da her şeyi sorgulayan, düşünce odaklı bir eğitim vardı… Bunu görünce ‘Oğlum Fahri ya köyüne dönüp mişmiş dikeceksin ya kalıp çok çalışacaksın’ dedim. Sonuçta beş yıl, dünyanın en iyi arkeologlarından Nikolaus Himmelman’ın yanında yetiştim.”

‘ERKEN DEMİR ÇAĞI’NDA BİR ŞEYLER TERS’ DİYORDUM

Kıvılcım olarak gidip ateş olarak dönen Fahri Işık, 1973’te Erzurum Atatürk Üniversitesi’nin yeni açılan Arkeoloji Bölümü’ne atandı. Işık, “Erzurum benim bilgiyi bulduğum yer oldu” diyor ve devam ediyor: “Bölüm ilk mezunları verdikten sonra yol arkadaşlarımdan beşi Erzurum’u terk etti. ‘Ön Asya’ ve ‘Prehistorya’ hocasız kalınca bu dersleri de ben üstlendim. Her seferinde, Erken Demir Çağı’nda ‘bir şeyler ters!’ diyordum. Hitit ile Frig uygarlıkları arasında 400 yıllık bir ‘karanlık dönem’ vardı. Anadolu’ya uygarlığı İyonların yani Yunanların getirdiği kabul ediliyordu. Düşündüm ki nasıl olur da Frig Uygarlığı, M.Ö. 8. yüzyıl Midas Zamanı gibi en parlak haliyle birden  ortaya çıkabilir? Anadolu’yu en iyi bilenlerden tanınmış İngiliz arkeolog Prof. Oliver Gurney’den aldığım onayla 1986’da ‘Anatolian Studies’de ilk makalem yayınlandı. Tüm arkeoloji dünyasının kabul ettiğinin tersine, Frig Kybele resimlerini “Yunan/İyon” etkisiyle M.Ö. 550-500 arası geç bir zamanın değil, Yeni Hitit etkisiyle ‘Karanlık’ sayılan M.Ö. 7. yüzyılın yaratıları olduklarını ve Frig etkisiyle ortaya çıktıklarını belgelemeye çalıştım. ”

PATARA’NIN INDIANA JONES’U

İnsan ‘bilgiyi bulduğu yer’i terk eder mi? Fahri Işık, “Patara uğruna bunu yaptım” diye yanıtlıyor. Erzurum’da medeniyetin Anadolu’dan başladığını dünyaya kabul ettirmeye çalışırken, 1989’da yolu, bir sempozyum için Antalya’ya düşüyor. Patara Antik Kenti içinde yapılaşmayı görünce doğru Akdeniz Üniversitesi Rektörü Tuncer Karpuzoğlu’na gidiyor ve: “‘Eğer bu muhteşem kentin bir Side olmasını istemiyorsanız lütfen üniversitede Arkeoloji Bölümü’nü açın. Böylece Patara denetimimiz altında olur’ dedim. 1990’da hem fakülteyi hem de bölümü kurdu. Öğrenci ve hocalarla Antalya sivil toplum örgütlerinin desteğiyle, burayı ele geçirmeye çalışan talancılara karşı tam bir Kuvayımilliye ruhu içerisinde korumaya ant içtik.”

İYONLAR YUNAN DEĞİL ANADOLU YERLİSİDİR

Fahri Işık, 2019’da üniversiteden emekli olduysa da fiilen 34 yıldır Patara’da… Bu süreçte neler yapıldı? Şöyle yanıtlıyor: “Patara’nın tarihi 6. yüzyıldı. Şimdi 6 binyıl oldu. Söylenen; 500 yıllık karanlık dönem sonrası 700 yılında Rodos üzerinden Yunanların Likya’ya geldiği ve bu uygarlığı yeniden yarattığıydı. Karanlık dönem bir oyun. Arayı karanlık bırakıyorlar ki Anadolu’daki süreklilik bozula, bir başkası gelmiş ola… Özellikle Batı’da susarak, yok sayarak öldürme olayı var düşünceyi. Anadolu’yu bütünü içinde bilmezsen doğruyu bulamazsın. Özellikle Urfa Taştepeler’den sonra Anadolu’yu o bütünlük içinde görmek mümkün. Çünkü bu kutlu toprağın kültürlerinde başlangıçtan beri bir süreklilik var, yaratıcılık var, devamlılık var. Bir tek hep almaya alışmış Yunan gelince mi kendisine yabancılaşacak? Onların gelişlerinin sığınma göçü olduğu artık inkâr edilemiyor. Mısır yazıtından sonra da İyonların Yunan olmadığı, Anadolu yerlisi olduğu gerçeği artık yadsınamıyor.”

HOCALARIMIN EMEKLERİ ÖDENMEZ

“Yaşamımın hiçbir anından şikâyetçi değilim. Her anı üreterek, bildiğimi belletip paylaşarak yararlı olmak için değerlendiririm. Allah bana Ord. Prof. Ekrem Akurgal ve Nikolaus Himmelmann hocalarım gibi konularında en iyilerin dizi dibinde yetişmemi bahşetti. Emekleri ödenmez, onlara lâyık olmaya çalıştım.”

DİSİPLİNİ HACI DEDEMDEN ÖĞRENDİM

“Ben iş disiplinini, sorumluluğu ve yapabileceğimin en iyisi için çabalamayı, yılgınlığa düşmemeyi, öze güvenmeyi çocukluğumda Hacı Ağa’mdan öğrendim. Düvemiz Sarıkız, Malatya’da ikinci olunca günlerce uyuyamadı. Beylerderesi’nin milli toprağında ilk kez çilek yetiştirmeyi, kurak yamacında nohut yetiştirmeyi denedi.”

NEOLİTİK CAFER HÖYÜĞÜ

1950’lerin başlarına dek sanki Malatya’nın Neolitik Cafer Höyüğü’nde yaşanandan çok farklı mıydı Kileyik, pek sanmıyorum. Artık kentle birleşen, ‘şeherleşen’, adı bile Yakınca olarak yerleşen, yeşil Beylerderesi Vadisi’nin baraj suyu altında nefessiz kaldığı bana yabancı bir başka yer var orada…”

 

KAYNAK: Zeynep Bilgehan / Hürriyet Gazetesi / 24 Temmuz 2022 

 

BURAYI TIKLAYINIZ.... MALATYA'NIN GÜNCEL HABER VİDEOLARI BURADA

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.
Çok okunanlar