SON DAKİKA

"Malatya'da 192 Kelebek Türü Var"

A- A+

Malatya - İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümünce düzenlenen konferansta biyolog-araştırmacı Münir Engür Malatya’nın Kelebek Çeşitliliği, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü Beşeri ve İktisadi Coğrafya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Bakırcı Kırsal Kalkınmanın Bir Bileşeni Olarak Turizm ve Turizm ile Değişen Köyler başlıklı sunumlar yaptılar. 

Üniversitenin Coğrafya ve İklim Topluluğu üyesi öğrenciler ile akademisyenlerin izlediği konferansın açılış konuşmasını yapan Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zeki Boyraz, bölüm olarak bu etkinliklerle öğrencilerin bilgi ve deneyimini arttırmayı hedeflediklerini belirtti. 

Konferansta ilk olarak söz alan Engür, mezunu da olduğu İnönü Üniversitesi Biyoloji Bölümü mezunu olduğunu, 30 yılı aşkın süre Turgut Özal Tıp Merkezinde biyolog olarak çalıştıktan sonra emekli olduğunu belirterek, öğrencilere hitaben, “yaklaşık 10 yıl önce kızımın fotoğraf makinesiyle çekmeye başladım; keşke daha önce başlasaymışım. Sizler de bu yaşlarda bu tür uğraşların içerisinde olun” dedi. 

Dünyada  yaklaşık 17 bin 500 kelebek türü bulunduğunu, ülkemizde 420 türün tespit edildiğini, ancak 30 yıldan beri hiç fotoğraflanamayan 20 kadar türün neslinin tükendiğinin düşünüldüğünü belirten Engür şöyle devam etti: 

“Kelebekler deniz seviyesinden , çok yüksek rakımlara kadar birçok yükselti ve değişik coğrafyaya  yayılmışlardır. Çoğu ilkbahar ve yaz mevsiminde uçsa da bazı kelebek türleri kış uykusuna yatmaktadır. Bazı türler çok geniş bölgelere yayılırken,  bazı endemik türler çok dar alanlarda yaşarlar. Ülkemizde  yaşayan kelebeklerin neredeyse yüzde onu bu nadir türlerdendir.

Kelebekler çiftleşme sonrası yaşam alanlarına, genellikle de bitkilere yumurta bırakırlar. Çoğu tür kışı yumurta formunda geçirir. Uygun mevsimde yumurtadan tırtıl olarak çıkar. Bazı türler ise kışı tırtıl olarak toprak altında geçirir. Kelebeklerin yumurtalarını bıraktığı farklı konak bitkileri vardır. Rastgele bitkiye yumurta bırakmazlar.

Yumurtadan çıkan tırtıllar konak bitkinin filiz ve yaprakları ile beslenirler. O kadar hızlı büyürler ki vücut yüzeyleri büyüme hızına yetişemez ve yaklaşık 2 hafta içinde 4-5 kez deri değiştirirler. Tırtıl son evrede kendini bir bitkiye baş aşağı sabitleyerek ipek böceğinde  olduğu gibi etrafına bir koza örer . Bu süre yaklaşık 1 haftadır ama pupa halinde 1 yıl kalan türler de vardır. Başkalaşım sürecinin sonunda bu ara form pupayı yırtarak kelebek haline gelir. Pupadan çıkan kelebek gerçek boyutundadır; yani ergin bir bireydir.”

Makro Lens Gerekiyor

Benzer kelebekleri ayırt etmenin zor olduğunu, bu nedenle kelebeğin hem kanat altı hem kanat üstünün profesyonel fotoğraf makinesi ve makro lens ile detaylı fotoğraflanması gerektiğini belirten Engür, “Bazı türler yılda 1 nesil verirken bazı türler 2 nesil, 3 nesil çoğalabilir. Aynı türün ilkbahar formu ile yaz formu arasında farklılıklar olabilir. Aynı türün ülkenin farklı bölgelerinde uçan bireyleri arasında renk, boyut farklılıkları olabilir” dedi.

Malatya İlk Üçte 

Türkiye’de yaşayan kelebeklerin 9 ailede toplandığını, bunlar arasında en çok türü olan ailenin Çokgözlüler grubu olduğunu, Erzurum’un 219 türle ilk sırada yer aldığını, Kahramanmaraş’ın 206, Malatya ve Artvin’in 192, Van’ın 189 ve Antalya’nın 178 türle bu ili takip ettiğini bildirdi. 

Erkek kelebeklerin su, çamur ve topraktan çeşitli mineraller alarak genetik devamlılığı sağlamak için güç kazandığını, dişi kelebeklerin ise çiçek nektarı, meyve ve bitki özüyle beslendiğini, erkeklerin mineral takviyesiyle çiçeklere uçup dişilerle çiftleştiğini anlattı. 

5 Bin Kilometre Göç Eden Kelebekler

Kelebek ömrünün öyle sanıldığı gibi 3 günden ibaret olmadığını belirten Engür şöyle devam etti: 

“Kelebeklerin ömrü yaklaşık 10 ila 60 gün arasıdır. 1.5 yıl yaşayıp kış uykusuna yatan Atalanta gibi  türler de vardır. Kelebekler yaşam alanları ve konak bitkileri yok edilmediği sürece her yıl aynı bölgede uçarlar. Az sayıda göçmen türler de vardır. Bazı göçmen türler birkaç nesil vererek beş bin kilometreye kadar  uçabilirler. Türkiye’ye bu göçmen türler mevsimsel olarak genellikle sonbahara yakın Ortadoğu, Afrika ve Asya’dan gelirler. Malatya tür sayısı  iki hafta önce  Doğanyol ilçesinde fotoğrafladığımız Beyaz öncü göçmen kelebeği ile 192’ye yükseldi ve en çok türü olan üçüncü il oldu. Malatya tür çeşitliliğini, bitkisel zenginliğine, coğrafik konumu ve yapısına ve de iklimine  borçludur. Malatya’da  çok özel kelebek türleri bulunur. Bunlardan en önemlisi, Mezopotamya çokgözlüsüdür (Polyommatus dama). Dama dünyada sadece bu bölgede yaşayan bir kelebektir. Daha önce Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş üçgeninde çok dar alanlarda yaşarken son birkaç yıl içinde diğer illerde kaybolmuştur. Sadece Yeşilyurt (Çırmıhtı) ilçemizde bir mesire alanını da içine alan lokal bir bölgede yaşıyor ve nesli  yok olma tehlikesi altında. Bu türü ve diğer özel  türleri fotoğraflamak için Türkiye ve yurt dışından binlerce kelebek gözlemcisi ilimize geliyor. İnsan kaynaklı kirlilik ve doğal ortam tahribatına,  Pandemi ve depremsel nedenler eklenince bir  çok canlı türü gibi kelebekler de yok olma tehlikesi yaşıyor. Geçen yıl Damayı yaşam alanında defalarca aramama rağmen  hiç göremedim ve bu beni çok korkuttu. Bu yıl uçuş döneminde aynı bölgede sadece bir birey görüp alternatif yakın alanları taramaya başladım. Ve sonunda yerleşim birimlerinden  çok uzak bir bölgede 10’a yakın dama fotoğrafladım. İnsandan uzak oluşları benim için sevindirici ama neslinin tükenme tehlikesi hala sürüyor.”

Engür, bu yörenin İnek Pınarı olduğunu, su kaynağının çevresindeki kirlilikten dolayı damanın görülmez olduğunu aktardı. 

Engür, özveri ve emek isteyen bir uğraş olan kelebek gözlemciliği sırasında desteğe ihtiyaç duyduklarını, Doğa Malatya Doğa Koruma Milli Parklar 15. Bölge Müdürlüğü dışında hiçbir kurum, dernek veya sivil toplum kuruluşundan destek göremediklerini belirterek “yaklaşık on yıldan beri gönüllülük esasıyla çalışarak şehrimize şimdilik 15 yeni tür kazandırdık.  Onlarca yıldan beri fotoğraflanamamış türleri karış karış arayarak bulup  kayıt altına aldık. Dama kelebeğimizin yaşam alanını koruma altına alıp yaşatabilirsek emeklerimiz boşa gitmeyecek” sözleriyle konuşmasını tamamladı. 

İzleyicilere Engür’ün yıllar içerisinde çektiği kelebek ile doğa fotoğraflarından oluşan Sessiz Kanatların Öyküsü başlıklı bir fotoğraf sunumu da izletildi. 

Kırsal Turizm Konferansı 

Prof. Dr. Muzaffer Bakırcı Kırsal Kalkınmanın Bir Bileşeni Olarak Turizm ve Turizm ile Değişen Köyler başlıklı konferansında kırsal turizmle ilgili çeşitli tanımlar yapılmakla birlikte “faaliyetin odağında o yöre nüfusunun, orada yaşayan insanların bulunması halinde” bunun kırsal turizm sayılması gerektiğini, yerel halkın değil de dışarıdan aktörlerin odak noktası olması durumunda bunun kırsal turizm kapsamında değerlendirilemeyeceği görüşünde olduğunu belirtti. 

Yerel halkın katılımının yanı sıra sürdürülebilirlik, güçlendirme, özgünlük gibi özelliklerin istendiğini belirten Bakırcı “her yerde dağ, deniz var, insanlar sizin yörenize niye gelsin; özgünlük ortaya koymanız gerekir. Kırsal turizm yapıyorsanız hayvancılık da yapmanız beklenir. Marketten aldığınız ürünlerle değil kendi ürettiğiniz hayvansal gıdalarla hizmet sunmalısınız” diye konuştu. 

Bakırcı, Türkiye’de kırsal turizm faaliyetinin ilk başladığı yerin İstanbul Beykoz’daki Polonezköy olduğunu belirtti. 

“Anadolu’da bir köye gittiğinizde insanlar misafirperverlik gösterir, sizi ağırlar, para almazlar. Polonezköy’de 1970’lerin başında ev pansiyonculuğu yapılarak ilk kez para alındığı için kırsal turizm burada başlamış diyebiliriz” sözleriyle konferansına devam eden Bakırcı, köyün geçmişi hakkında bilgi de verdi. 

1830’larda Polonya’da yaşanan iç karışıklık sonrası Osmanlı İmparatorluğuna sığınan siyasi lider Adam Czartoryski tarafından 1842 yılında köyün kurulduğunu, kurucusunun adına atfen bir ara Adampol diye alındığını, sakinlerinin çiftçilik, hayvancılıkla uğraştığını hatırlatan Bakırcı, yetmişlerden itibaren burasının bir turizm köyü haline dönüştüğünü anlattı. 

Kırsal turizm konusunda dünyada en başarılı örneklerden birinin Shirakawa köyü olduğunu belirten Bakırcı, çivisiz, kablosuz olarak, köylüler tarafından imece usulü saz örtüleriyle yapılan, yoğun kar yağışına karşı çatıların dik olarak, neredeyse yer seviyesine kadar tasarlandığı bu köyün 2023 yılında 1 milyon 700 binin üzerinde ziyaretçi çektiğini aktardı. 

Shirakawa halkının bunu yaparken geleneksel mimariden taviz vermediğini, para kazanma hırsıyla hareket etmediğini, hatta 1975 yılında bir araya gelen köylülerin “meskenleri satmayacağı, kiralamayacağı, tahrip etmeyeceği” konusunda anlaştığını, bunu devletin koruma amaçlı baskısı veya desteğiyle değil kendi inisiyatifleriyle yaptıklarını, günümüzde köyün içine araç dahi sokmadıklarını anlattı. 

Türkiye’de Ayder Yaylası örneği üzerinden kırsal turizmi değerlendiren Bakırcı, daha sonra Birleşmiş Milletlerin En İyi Turizm Köyleri uygulamasından bahsetti; Türkiye’den de bu listeye giren köylerin olduğunu, iyi korunmaları halinde ziyaretçi çektiklerini anlatarak konferansını tamamladı. 

Konferansların sonunda hatıra fotoğrafı çektirildi. 

Fotoğraflar arasında yer alan Mezopotamya çökgözlüsü dünyada sadece Çırmıhtı’da görülen bir kelebek türü. 

Fotoğraflar: Burak Güngör

#kelebek 

BİLGİ: Malatyayenises.com haber sitesi hiçbir ajansa abone değildir. Haber değeri taşıyan etkinlik, bilgi, dosya, ihbar ve basın bültenlerinizi burhan.karadum@gmail.com veya malatyayenises@gmail.com e-mail adreslerine gönderebilirsiniz.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.
Çok okunanlar