
Malatya Haberleri
Bursa Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Doğangün, "Asrın Felaketi" olarak nitelendirilen 6 Şubat 2023 depremlerinde binaların deprem performansları nedeniyle hukuki süreçte ortaya çıkan hususlara ilişkin kapsamlı bir teknik görüş raporu hazırladı.
Avukat Ali Haydar Özer'in talebi üzerine kaleme alınan rapor, Malatya Ağır Ceza Mahkemeyerindeki deprem dava dosyalarına sunuldu.
Raporda, bir yapının deprem performansında (hasarsız, hasarlı atlatması veya yıkılması) deprem parametreleri, zemin parametreleri ve yapı parametrelerinin belirli oranlarda etkili olduğu vurgulanıyor. Malatya özelinde altgeçitler, 1975 Deprem Yönetmeliği'ne göre inşa edilmiş binaların durumu, önceki depremlerin illiyet bağı, hasarlı binalara müdahale sorumluluğu, erken yıkılan binalar, yönetmelik maddelerinin yorumu ve çatı katı tadilatlarının etkileri gibi birçok önemli başlık teknik olarak değerlendirildi.
Altgeçitlerin Zemin Üzerindeki Etkisi ve Yıkılan Binalar
Prof. Dr. Doğangün, Malatya şehir merkezindeki yeraltı suyu akışının altgeçit yapımıyla engellenmesi ve fore kazıklar nedeniyle suyun birikmesinin zemin taşıma gücünü kesin olarak düşürdüğünü belirtiyor. "Depremde kazıkların bulunduğu kısımdaki binaların ilk depremde tamamının yıkılması hasarla kazıklar arasındaki bağa kuvvetli bir şekilde işaret etmektedir" denilerek, aşırı suya maruz kalan binaların depremde yıkılması ile altgeçitlerin bağlantısı olduğu görüşü paylaşıldı.
Bursa Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Doğangün, "Altgeçitlerin krokideki şekilde yapıldığı göz önüne alındığında, altgeçitlerin yanında bulunan binaların temellerinin altındaki zemin nasıl etkilenmiş olabilir? Ayrıca bu şekilde aşırı suya maruz kalan bu binaların depremde yıkılmaları ile bu altgeçitlerin bir bağlantısı var mıdır?" sorusuna şu yanıtı veriyor, “Deprem-Zemin-Yapı üçlüsünden genel olarak zeminle ilgili kısmı kapsamaktadır. Yeraltı suyunun hareketinin engellenmesi sonucu, yeraltı su seviyesinin yükselmesi ve zemindeki su muhtevasının artması kesin olarak zemin taşıma gücünü düşürmektedir. Bunun sonucu olarak binanın yapısal özelliklerine bağlı olarak, binanın kısmen batması ve özellikle deprem esnasında farklı mesnet çökmelerinin oluşmasına neden olmaktadır. Yığma yapılar betonarme yapılara zemin hareketlerine karşı çok hassas olduklarından binada çatlaklar oluşmaya başlanmıştır. Betonarme yapılar küçük mesnet hareketlerine karşı daha toleranslıdır. Ancak deprem esnasında büyük eğilme momentlerine maruz kaldıklarından farklı mesnet çökmeleri hasarlara ya da göçmelere neden olabilecektir. Malatya'daki fore kazıkların altgeçitlere suyun sızmasını engelleyecek şekilde yapılmaları gerektiğinden suyun mutlaka başka bir sistem inşa edilerek drene edilmesi zorunludur. Yeni inşa edilecek olan binaların bu durumu dikkate alınarak temel tasarımlarının yapılması istenebilir, ancak kazıkların tamamlanmasından önce inşa edilen yapıların temelleri yeni koşullara göre tasarlanmamıştır. Depremde kazıkların bulunduğu kısımdaki binaların ilk depremde tamamının yıkılması hasarla kazıklar arasındaki bağa kuvvetli bir şekilde işaret etmektedir.”

1975 Yönetmeliği ve Deprem Dayanımı
1975 TDY Deprem Yönetmeliği'ne göre inşa edilmiş bir binanın, sunulan ivmeye karşı dayanım göstermesinin mümkün olup olmadığı konusunda Prof. Dr. Doğangün, Malatya şehir merkezinin 1975 Yönetmeliği'nde 2. derece deprem bölgesi olarak kabul edildiğini ve bu durumda dikkate alınması gereken yer ivmesinin 0,08g (0,78 m/s²) olduğunu ifade etti. Ancak, "dosya ekinde sunulan ve bu konudaki en önemli dergide yayınlanan makalede Malatya Battalgazi için 1,33 m/s² olarak ölçülmüştür. Bu ivme bile dikkate alınsa 1,7 kat daha büyük bir ivmeye maruz kalmıştır" tespitiyle, mevcut ivmenin 1975 yönetmeliğinin öngördüğünden çok daha yüksek olduğu belirtildi.
Depremler Arası İlliyet Bağı ve Bina Performansları
24 Ocak 2020 Elazığ depreminin "birinci deprem sayılması ve diğer depremlerle illiyet bağının kesilmesine sebep olup olmayacağı" konusunda ise Prof. Dr. Doğangün, Malatya ve Elazığ'ı etkileyen 2020 depreminin ardından, 2007 Deprem Yönetmeliği'nden önce inşa edilen binalar için "depremi ayakta atlatmasının yeterli bir performans olarak değerlendirilmesi gerektiğini" belirtti. 2007 ve 2018 yönetmeliklerinde ise, 475 yıl tekrarlanma periyodu olan bir depremde binaların kolon ve kirişlerinin belirli oranlarda Belirgin Hasar ve İleri Hasar almasının öngörüldüğü ifade edildi. Bu bağlamda, "6.8 büyüklüğündeki 24 Ocak 2020 depremini orta ve ağır hasar görmüş ancak ayakta kalmış binaların görevini büyük oranda yerine getirdiği, ve 24 Şubat 2020 depreminin 1.Deprem sayılması ve diğer depremlerle illiyet bağının kesilmesine sebep olur" görüşü dile getirildi.
Rahorda 6 Şubat 2023 depremleri sonrası Valilik ve AFAD'ın hasarlı binalara girilmemesi uyarılarının teknik açıdan son derece yerinde olduğu belirtildi. İlk deprem sonrası hasar durumu belirsiz olan binaların, ikinci depremde yıkılabileceği ve "9 saat gibi tahliye için yeterli bir sürenin de bulunduğu dikkate alınırsa illiyet bağının kesilmesi gerektiği" yönünde görüş bildirildi.
Hasarlı Binaların Sorumluluğu ve Yıkım Nedenleri
2020 Elazığ depremi sonrası ağır veya orta hasarlı binalara işlem yapılmaması ve ertelenmesi sonucu oluşan can ve mal kayıplarındaki sorumlulukları konusunda ise Prof. Dr. Doğangün, "orta ya da ağır hasarlı binanın tekrar yıkıcı bir depreme maruz kalması durumunda hasarlar kesin olarak ilerleyecektir" dedi. Malatya'da birinci depremde az sayıda bina yıkılırken, hasarlı binaların çoğunun ikinci depremde yıkılmasının, teknik elemanlara sorumluluk verilmesini teknik açıdan izah edilebilir bir durum olmadığını savundu.
-"İlk 20 saniyede yıkılan binalar önceden hasarlıdır" görüşü
Raporda depremin ilk 20 saniyesinde yıkılan binaların sünek davranış gösteremeyip gevrek bir şekilde kırılıp göçtüğü belirtildi. Önceden hasarlı olan binaların, bu denli büyük ötelenmelere yol açan bir depreme hasarlı halde maruz kalmaları durumunda da erken göçebileceği ifade edildi. Bursa Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Doğangün, “Sabah 04.17 de meydana gelen depremin salınımına göre ilk 20 saniye içerisinde yıkılan binalar için ne söylenebilir? Bu binalar için Ağır veya OrtaHasarlı tespiti doğru değil midir?” sorusuna u şekide cevap veriyor, “Video izlendiğinde meydana gelen depremin ne kadar büyük salınımlara (ötelenmelere) binaları zorladıkları görülmektedir. Depremin ilk 20 saniyesinde yıkılan binalar için sünek davranış gösteremediklerinden, gevrek bir şekilde kırılıp göçtükleri söylenebilir. Daha önceki depremlerde hasarlı olup, böylesi büyük ötelenmelere yol açan bir depreme hasarlı halde maruz kalmaları durumunda da binalar ilk 20 saniye göçebilir.”
Yönetmelik Yorumları ve İnşaat Hataları
1975 TDY Deprem Yönetmeliği'nin 6.6.5.2 Maddesi'ndeki "YADA" kelimesinin yorumuna da odaklandı. Bilirkişi heyetlerinin genellikle cümlenin bir kısmını kabul ederek kusur tespiti yaptığına dikkat çekilerek, "Burada ya da kelimesi öncesindeki ve sonrasında yazılan şartlardan herhangi biri olursa yeterli olduğu anlamına gelmektedir" ifadesiyle, mühendisin yönetmelikteki koşullardan herhangi birini seçebileceği vurgulandı. Örnek olarak verilen kolon hesabında, 20 cm'nin veya 17 cm'nin geçilemeyeceği belirtilen duruma göre mühendisin 20 cm almasının yönetmeliğe uygun olduğu savunuldu.
1975 TDY Deprem Yönetmeliği'nde "Yumuşak Kat Kavramı" olmamasına rağmen, bazı bilirkişi heyetlerinin ayırıcı duvarların kaldırılmasını doğrudan yıkım nedeni gibi değerlendirmesi de ele alındı. Prof. Dr. Doğangün, 1975 yönetmeliğinde dolgu duvarların rijitliğe katkısının dikkate alınmadığını ve sadece düşey yük olarak aktarıldığını belirtti. Dolayısıyla, "1975 yönetmeliğine göre dolgu duvarlar sadece yük olarak dikkate alındığından yönetmeliğe göre yapının rijitliğini kesinlikle etkilememektedir" denilerek, duvarın kaldırılmasının kusur olarak yazılamayacağı görüşü aktarıldı.
Çatı katında yapılan tadilatların yük artışı ve yıkım üzerindeki etkisiyle ilgili olarak ise ahşap kaplama üzeri Marsilya tipi kiremit kaplamanın kaldırılarak yerine sandviç panel kaplamalı çelik konstrüksiyon yapılmasının daha hafif olacağı belirtilerek, "daha ağır olan ahşap kaplama üzeri Marsilya tipi kiremit kaplamanın kaldırılıp yerine çelik konstrüksiyon üzerine sandviç panel yapılması yükü azaltır" denildi. "Yıkılan binalarda çatı katında yapılmış olan tadilat ile değişikliklerin meydana getirdiği yük artırımından dolayı yıkıldığı şeklindeki bir kanaatin bilimsel bir dayanağı yoktur" tespitiyle, bu tür tadilatların her zaman yük artışına yol açmadığı ve kusur teşkil etmeyeceği ifade edildi.
malatyayenises.com