Mezar Soyguncuları
Burhan KARADUMAN
Malatya’da emekliye ayrılmış siyasetçiler, bir kısım ensesi kalın tüccarlar ile birlikte Malatya Çarşısının enkazında ellerinde kağıtları cep telefonu ışığı ile aydınlatıp, aralarında konuşurken “İnşaat bekçilerine” yakalanırlar.
Hikaye böyle başlıyor.
Bekçilerden birisi elindeki copu salatalık gibi sallayarak, konuşmaya başlar;
-“Bu gece yarısı çarşının enkazında ne arıyorsunuz? Malatya’ya atılan sağlam kazıkların alanı burası, çukura düşebilirsiniz”
Ortamda hafif bir sessizlik başlar.
Emekli siyasetçiler ve ensesi kalın tüccarlar, gözlerine tutulan bekçi feneri ışığından az da olsa irkilerek, aceleyle ellerindeki kağıtları katlamaya başlarlar.
İnşaat bekçisi, alaylı bir ifadeyle devam eder, “Ulan yüzbinlerce Malatyalı şehrini kaybetti, siz utanmadan enkaz da hazinemi aramaya geldiniz, yoksa sağlam kazıkların inşaat demirlerini mi çalmaya geldiniz? Nedir o elinizdeki kağıtlar? Siz mezar soyguncusu musunuz?”
Emekli siyasetçiler ve ensesi kalın tüccarlar, peş peşe gelen sorular karşısında tüm oyunları ve planları bozulmuş bir moral bozukluğu ile koro halinde, “Depremde arazilerimizi ve binalarımızı kaybettik, onları arıyoruz?” derler.
Bekçi emekli siyasetçileri ve ensesi kalın tüccarları tanımış ve gülerek onlara şu cevabı verir, “Siz babanızın beslediği keçi sütüyle mi Malatya Çarşısında yer aldınız? Hiç birinizin burada yeri yoktu, babanızın da yoktu, dedenizin de yoktu.” der.
Emekli siyasetçilerin içinden birisi, aktif siyasette olduğu gibi eline telefonu alır ve bekçiye işaret parmağın sallayarak, “Şimdi senin müteahhit patronunu arıyorum ve hemen işten attırıyorum” tehdidinde bulunur.
Bekçi istifini bozmadan, gür bir kahkaha atarak cevap verir, “Benim müteahhidim senden çekinmez, çünkü bakan arkadaşı var. Senin o numaralar eskisi gibi iş yapmıyor. Haydi şimdi topluca terk edin burayı, gidin kenar mahalledeki arazi ve binalarınıza bakın.”
Emekli siyasetçi gözlerini içine çekerek, dudaklarını büzerek, gayet kısık bir sesle cevap verir, “Ama bizimkiler çarşıdaki kadar değerli değilki?”
Ensesi kalın kısa boylu tüccar sessizce emekli siyasetçilere döner, “İyiki bu bekçiye Söğütlü Camisini Emekliler Parkına taşırken yakalanmamışız, Yoksa bizim dükkanları nasıl ön plana çıkartabilirdik.”
Emekli siyasetçiler ve ensesi kalın tüccarlar olan heyet çarşı inşaat alanından ayrılırken, inşaat bekçisi şöyle mırıldanır, “Bunların Allah korkusu yok, milletten utanmaları yok, ar damarları yırtılmış. Meğer biz yıllarca mezar soyguncularına selam vermişiz. Millet can derdinde iken, bunlar mala mal katma derdinde."