SON DAKİKA
Reklam
Av  Ali Hamamcı

İDAMI ALKIŞLAMAK!!!!!

A- A+
Reklam

Altı Mayıs'a bir hafta kaldı.

Bir hafta sonra Şair Can Yücel'in dediği gibi Türkiye Devrimci Hareketi'nin ilk yüz metresini en hızlı koşan Deniz, arkadaşları Yusuf ve Hüseyin'nin idam edilerek öldürüldükleri günün yıldönümü.

Ben Azikanlıyım. Azikan, Adıyaman merkeze bağlı bir Kürt Alevi köyü.

Yaşım itibarıyla 1972 12 Mart muhtırası ve sonrasını hatırlıyorum.

İklim şimdiki gibi değildi.

Mart ayında köyümüz kar altında olurdu.

Yollar kapalı olur, giden gelen olmazdı.

Bir gece sabaha doğru ailecek çok sevdiğim köpeğimizin sesi ile uyandık.

Hepimiz aynı odada birlikte uyurduk.

Babam; "Bir bakayım hele dışarıda ne var," dedi ve dışarı çıktı.

Hemen geri döndü.

Korku içinde "Dışarıda askerler var," dedi.

Garip babam; alçak sesle; "Kürtçe ses çıkarmayın ve yatın," dedi.

Demesine gerek kalmamıştı, yataklarımıza girmiş ve sessizce bekliyorduk.

Köpeğimiz hiç durmadan havlıyordu.

Türkçe bilmiyordum.

Dışarıdan yüksek ve buyuran bir ses geldi.

Anlamıştım. Dışarıdan gelen ses "Kapıyı açın," diyordu.

Babam yataktan tekrar kalktı. Gaz lambasını yaktı. Dış kapıyı açmaya gitti.

Kapının açılması ile içeriye onlarca askerin girmesi bir olmuştu.

Annem 24 yaşında üç çocuk annesiydi.

Hepimiz o odada yan yana yataklarda birlikte yatıyorduk.

Annem ve biz yatakta, babam askerlerin arasında ayaktaydı.

Askerlerden biri durmadan konuşuyor ve babama kızıyordu.

Babam ayakta hiç konuşmadan bekliyordu.

Veee sonra hiç unutmadığım bir şey oldu.

O konuşan asker annem ve bizim önümüzde babama bir şamar attı.

Babam duruşunu bozmadan öylece vakur bir şekilde ayakta durdu.

Babama şamar vuran asker komut vermiş olmalı ki yanındaki askerler önce bizi yataktan kaldırdı, yataklardan başlayarak evin her tarafını aradılar.

Başına gelmeyen inanmaz. Yatakları çözüp içine baktılar. Sonra evde ne varsa açıp döküp baktılar. Yattığımız odanın dip köşesinde reçel tenekelerimiz vardı. Açık olana baktılar, kapalı olanları da açtırıp onlarda baktılar.

Biz yataktan çıkmış bir kenarda korku ile babam da öylece ayakta bekledik.

Komut veren asker halen bağırıyordu. Bir şey bulmamış olacaklar ki bağıra çağıra evden çıktılar.

Ev savaş alanına dönmüştü.

Babam ve annem bizi sakinleştirip darmadağın olan yataklarımıza koydular.

Büyük bir tevekkül ile askerlerin hoyratça dağıtmış oldukları evi toplamaya başladılar.

Uzun bir süre her sabah askerlerin köyü basması ile uyanır olmuştuk.

Askerlerin köye gidip gelmesi, ev aramaları bizim için oyun konusu olmuştu.

Babalarımız da bu duruma alışmıştı. Askerlerin gelmesinden önce evden çıkıp gidiyor, biz çocukları ve kadınları evde bırakıyorlardı.

Bir ara sonra askerler gelmez oldu.

Büyüklerimiz konuşuyordu.

Devrimciler tutuklanmıştı.

Bazılarını asacaklarmış diyorlardı.

Bir gün babamı Kocali jandarma karakolundan çağırmışlar. Şimdi anlıyorum ki bu gün 5 Mayıs'mış.

Babam sabah erkenden karakola gitmek için Adıyaman merkez Kocali köyüne gitmiş.

Erken gidince karakolda karakolun mesaisinin başlamasını beklemiş.

TRT radyo o zamanlar sabah yedi buçukta sabah haberlerini verirdi.

Karakolda radyo varmış.

Radyo sabah haberlerini vermiş.

Haberlerde Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in idam edildiği söylendiğinde oradakiler ayağa kalkıp bu idam haberini alkışlamış.

Ne acı ki babam da korkudan ayağa kalkıp oradakilerle birlikte bu haberi alkışlamak zorunda kalmış.

Karakoldan çıkıp köy yoluna girince köye dönene kadar ağladığını söyler babam.

İŞTE BU TOPRAKLARDA YAŞAYAN BİZLER İDAMI BİLE ALKIŞLARIZ.

Oysa ne acı: o asılan çocuklar o idamı alkışlayanlar için idama gitmişlerdi.

O üç genci; Deniz, Yusuf ve Hüseyin'i saygı ile selamlıyorum.

O günden bugüne bu topraklarda bir şey değişmiş midir?

SANMAM... NE YAZIK Kİ.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Av Ali Hamamcı yazıları

Çok okunanlar