KADIZÂDELİLER KİMDİR?
Osmanlı Devleti’nde 17. yüzyılda etkili olan siyasi ve dinî bir hareket olan Kadızâdeliler; IV. Murad, Sultan İbrahim ve IV. Mehmed (1623-1687) dönemlerinde devletin bürokrasisine hâkim olmuş, politik ve ideolojik farklılıklar oluşturmuştur. Bu harekete, lideri Kadızâde Mehmed Efendi’den (ö. 1635) dolayı “Kadızâdeliler” denilmiştir.
Kadızâdelilerin fikrî önderi, İbn Teymiyye’den (ö. 1328) etkilenen Birgivî Mehmed Efendi’dir (ö. 1573). Toplumda “İmam Birgivî” olarak tanınan Birgivî Mehmed Efendi’nin Türkçe kaleme aldığı Risale-i Birgivî adlı ilmihal ile Arapça yazdığı et-Tarîkatü’l-Muhammediyye adlı eseri; dinî, ahlâkî ve tasavvufî konuları kapsayan temel kaynaklardır.
Kadızâdelilerin temel felsefesine göre, Hz. Muhammed döneminden sonra ortaya çıkan bütün yenilikler (bid‘at) hoş görülmemelidir. Kendilerini “selefî” olarak tanımlayan Kadızâdeliler, diğer cemaat ve tarikatları küfürle itham etmişlerdir.
Bürokrasiye hâkim oldukları dönemde Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde tekke şeyhlerini idam ettirmiş, İstanbul’da ise özellikle Mevlevî ve Halvetî dergâhlarını kaba kuvvetle kapatmış, dervişleri darp ederek ölümle tehdit etmişlerdir.
Kadızâdelilerin savunduğu ve tartışma konusu yaptığı başlıca görüşler şunlardır:
- Fen bilimleri ve matematik medreselerde okutulmamalıdır.
- Kur’an-ı Kerim ve ezan makamla okunmamalıdır.
- Kahve ve tütün kullanmak haramdır.
- Türbe ve mezar ziyareti yapılmamalıdır.
- Mezhep, tasavvuf ve tarikat anlayışı İslam’a aykırıdır.
Bu görüşlerini devletin üst kademelerine taşıyan Kadızâdeliler, IV. Murad’ı etkileyerek bir dönem kahve ve tütün yasağı uygulanmasını sağlamış; yasağa uymayanlardan idam edilenler, sürgün edilenler ve hapis cezası alanlar olmuştur.
Günümüzde de az sayıda temsilcisi bulunan Kadızâde fikriyatına bağlı olanlar, mezheplere soğuk bakmakta ve kendileri gibi düşünmeyenleri günahkâr görmektedir.
Köprülü Mehmed Paşa’nın 1656-1661 yılları arasındaki sadrazamlığı döneminde, devletin üst kademelerinde görev yapan Kadızâdeliler görevden uzaklaştırılmış, lider konumundakiler İstanbul dışına sürgüne gönderilmiş ve böylece devlet içindeki Kadızâde hâkimiyeti sona ermiştir.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de tarikat ve cemaatlerin asıl amacı Allah’a yakınlaşmak ve İslam’ı çevreye yaymak olsa da, bazı tarikatlar mevcut iktidarlara yaklaşarak maddi, siyasi ve sosyal kazanç elde etme, makam-mevki peşinde koşma eğilimi gösterebilmektedir. Günümüzde siyasi partiler ile tarikatlar, oy hesabı nedeniyle karşılıklı çıkar ilişkisi (“al gülüm, ver gülüm”) içinde hareket edebilmektedir.
































