AMA BİZDEN DEĞİL!
Çok iyi projeler üretir mi üretir ama bizden değil,
Liyakatiyle çalışır mı çalışır ama bizden değil,
Verilen her görevi hakkıyla yerine getirir mi getirir ama bizden değil,
Bir makama gelse orayı ihya eder mi eder ama bizden değil,
Layıkıyla iş yapar mı yapar ama bizden değil.
Gecesini gündüzüne katıp hizmet için koşturur mu koşturur ama bizden değil.
Bu şehre, bu memlekete bir faydası olur mu olur ama bizden değil.
Bu cümleler şu anda ki siyaset arenasını nasıl da güzel özetliyor değil mi?
Daha önce ‘Bizden’ ve ‘Onlardan’ kelimelerinden hiç bu kadar irite olduğumu hatırlamıyorum.
Siyaset arenası çok uzun zamandır sadece fikirlerin değil, aynı zamanda aidiyetin, hatta sadakat testlerinin döndüğü bir sahneye dönüşmüş vaziyette. Bir insan ne kadar çalışkan olursa olsun, ne kadar dürüst, üretken, hatta memleketin menfaatine ne kadar hizmet ederse etsin, üzerindeki o görünmez damga her şeyin önüne geçiyor;
“Ama bizden değil.”
Bugün bu söz, sadece bir cümlenin ötesine geçmiş durumda. Bir kapının kilidi, bir makamın gölgesi, bir ihalenin sessiz kriteri, bir terfinin en ağır yükü haline gelmiş durumda. Çünkü liyakat artık diploma, tecrübe ya da başarıyla ölçülmüyor.
Bir insanın ne yaptığı değil, kimin yanında durduğu sorgulanıyor.
“Ama bizden değil” diyen zihniyet, aslında koca bir şehri, ülkeyi küçücük bir kümeye sıkıştırıyor. Geri kalan herkesi ise kuşkulu, istenmeyen, dışlanabilir ilan ediyor. Oysa bu şehrin, bu ülkenin kalkınmasını sağlayan da, gecesini gündüzüne katıp bu şehri, bu ülkeyi ayağa kaldıran da, bir çocuğun hayatını değiştiren de çoğu zaman o “bizden değil” denilen insanlardır.
Hayatın gerçek başarısı, bir ideolojinin duvarlarının arasında değil, memleketin sokaklarında, atölyelerinde, laboratuvarlarında, okullarında, dükkanlarında, mağazalarında ortaya çıkar. Ama siyaset öyle bir dönemeçte ki başarıyı alkışlamak yerine kimden geldiğini sorguluyor. Bir insanın emeğini değil, etiketini tartıyor.
Belki de en acı olanı şu ki bizler kendi içimizde ayrıldıkça hep birlikte fakirleşiyoruz. Çünkü dışladığımız her yetenekli, liyakatli insan hepimizin geleceğinden eksilen büyük bir parça. Görmezden geldiğimiz her birikimli, tecrübeli insan yarın için kaybettiğimiz bir imkan. Sadece “bizden değil” diye harcanan her insan, aslında bu şehrin, bu ülkenin kocaman bir kaybı.
Bu zihniyet yalnızca bireyleri değil, toplumsal umudu da yaralıyor. İnsanlar artık adaleti talep etmiyor; çünkü adaletin de kime ait olduğu sorgulanıyor. Gençler şu anda sadece çalışarak bir yere gelemeyeceklerini düşünmüyor mu? Şu anda işini iyi yapanlar bile tedirgin. Çünkü bugün liyakat bir kapıyı açsa bile, “bizden değil” sözü o kapıyı kapatmaya yetiyor.
Sorun şu ki, ülke kimin olduğu üzerinden değil, ne yaptığı üzerinden büyür. “Bizden” ve “onlardan” diye bölünerek değil; farklılıkların zenginlik sayıldığı bir adalet anlayışıyla gelişir.
Bu memleket kimsenin özel mülkü değil. Birkaç kişinin dar kalıplara sığdırmaya çalıştığı bir şehir bir ülke hiç değil.
Şınu iyi anlamak ve anlatmak gerekir ki; insanları dışladığınızda değil, onları kucakladığınızda güçlenirsiniz.
Belki de artık sormamız gereken soru şudur;
Bu ülke gerçekten kimindir?
Siyasi bir grubun mu, yoksa sabahın nurunda işe yetişmek için yollara düşen, emeğiyle hayat kurmaya çalışan milyonların mı?
Aslında cevabı hepimiz çok iyi biliyoruz.
Sadece yeniden yüksek sesle söylemeye cesaret etmemiz gerekiyor.
Asuman Sarıtaç
Maldia Ortak Akıl ve İrade Derneği Kurucu Başkanı
#malatya

































