GİRİŞ

Daha önceki yazımız da bahsettiğimiz Giriş bölümü terör örgütünün kuruluşu ile ilgili. Sahi bu insanlık dışı işleri yapan bu mahlûkatları kim, neden başımıza bela etmişti? Nasıl olurda 3-5 tane baldırı çıplak kıytırık bir toplantıyla aldıkları kararlar doğrultusunda böyle bir örgüt kurup da yıllarca bölge halkının ve dahi devletlerinin gündemini meşgul edebilmişlerdi. Neydi bu sürüngenleri bu kadar etkili yapan güç. Öyle tarihçesinden bahsedecek değilim tabi ki sadece kuruluş aşaması ve sonrasında ki detaylara değineceğiz.
Çoğumuzun malumu eli kanlı örgüt sözüm ona 1978 yılında Diyarbakır Fis köyde Kürt asıllı Marksist ve Leninist fikre sahip bir grup öğrenci tarafından kuruluyor. Daha öncesi 1974 yılında Ankara da kurulan Demokrat Yüksek Öğrenim Derneği ne uzanıyor. Sözüm ona kurucular kurulunun çoğunluğu o dönem Ankara da tahsil yapan ve geneli o yıllarda çeşitli sol fraksiyonlarda yer almış kişilerden oluşuyordu. Tabi bunların içinde en öne çıkan isim tabi ki de şimdilerde Sayın diye anılan, bazı aklı evvellerin utanmasa methiye dizeceği bebek katili çetesinin ele başı Apo idi.
Apo gençlik yıllarında da dikkat çeken kirli ilişkileri ve sadist ruh hali ile katıldığı her gruptan beklediği ilgiyi göremediği gibi fikirleri de kabul görmüyordu. Apo etrafına topladığı kendisi gibi sadist ruh haline sahip çoğunun Kürt olduğu bile meçhul olan bir avuç çapulcu ile terör örgütünü kurma çalışmalarına başlıyor. Ankara da ki sol gruplar içerisinde yolları kesişen bu güruh silahlı mücadelenin şart olduğu düşüncesi etrafında toplanarak bir karar alıyorlar. Herkes etkili olduğu bölgelerde yeni kuracakları cinayet şebekesinin propaganda ve üye çalışmaları için ülkemizin özellikle Doğu Bölgesine dağılıyorlar. Sonrasında aralarına yeni katılanlar ile meşhur Fis köy toplantısını gerçekleştirip örgütün kuruluşunu ilan ediyorlar.
Kuruluşunda tamamen Marksist ve Leninist bir fikri savunan örgüt üye kazanmada bölgede istediğini elde edemeyince hemen şiddet ve çatışmayı tercih ederek aynı bölgede faaliyet gösteren diğer Kürt gruplar olan Kawacılar ve Ala Rizgaricileri hedef alan eylemleri gerçekleştirip bahsi geçen diğer örgüt ve oluşumları yok ediyor. Kendinden başka hiç bir fikre ve oluşuma tahammülü olmayan bu cinayet şebekesi kısa bir sürede işledikleri suikastlar ve küçük çaplı çatışmalarla bölgeye korku salarak tek güç haline gelmiştir. Her ne kadar bu suikast ve eylemler örgütü bölgede isminden bahsedilen bir konuma getirse de Apo ve avanesi yine de bunu yeterli görmüyor. Benimsedikleri fikrin bölgenin inanç yapısına zıt olduğu konusunda ki özeleştiriler örgütün militan kazanma çalışmalarını daha çok kendi gibi Müslüman olmayan gruplara yöneltmiştir. Özellikle bölgede yaşayan dürzi, yezidi, ermeni v.b. aşiret ve ailelerden temin ettikleri (Bunu nerden görüyoruz, hatırlayın özellikle 90´lı yıllarda ölü ele geçirilen militanların büyük çoğunluğu gayri müslim emareler taşıyordu. Kimi sünnetsiz, kimi boynunda haç, kimi kimliksiz v.b.) gerek militan, gerek maddi destekle de istediklerini bir türlü elde edemeyen cinayet şebekesi bu defa yönünü komşu ülkelerde ki gerçek manada 2. Sınıf insan muamelesi gören gruplara çevirmiştir.
Bu konuda en büyük desteği Suriye de ki rejimin ötelediği insanlardan gören örgüt uzun yıllar eleman ve maddi destek ihtiyacını buradan karşılamıştır. Öyle ki ilk yerleşik kamplarını bile Suriye sınırları içinde kurabilmiştir. Tabi burda Esad rejimi ve onun istihbarat kolu El Muhaberatın da payını gözardı etmemek lazım. Şimdi bazıları “olur mu canım kim ülkesinde terör örgütünün güçlenmesini ister yada destekler” diyenler çıkabilir. Evet bir ülke kendi içerisinde bir terör örgütünü istemez ama burda ki ayrıntı şu eğer o ülke ve örgütü arasında gizli bir anlaşma yapılmış ise neden olmasın ki? Sizce Esad rejimi Pkk ya gel burda kal adamlarını eğit, yedir, içir, Türkiyeye saldır sınırı geç burda konakla ama bir şartla sakın ama sakın bana değme benim huzurumu kaçırma bu arada da Türkiyeyi de rahatsız edebildiğin kadar et. Bu yazdıklarımın doğruluğu Pkk nın Suriyede ki faaliyetleri ile açık ve net bir şekilde defalarca ispatlanmıştır. Pkk nın kuruluşunda tartışmasız en büyük desteği ülke olarak Suriye vermiştir. Ama ne hikmetse sözde Kürt milletinin haklarını savunma vaadiyle ortaya çıkan terör örgütü Suriye devleti tarafından vatandaş bile kabul edilmeyen Suriyeli Kürtler için kılını kıpırdatmak bir yani bunu yapanların gölgesinde yaşıyordu. Şimdi yok mu burda bir tezat bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Bir sonraki yazımız GELİŞME