SON DAKİKA
Sertif PARLAK

Geleceğin inşasından gençliğin rolü...

A- A+

Bize düşen; gençliğimizi yarınlarımızı göğüsleyecek şekilde ve varoluş gayemize göre yaşayan, Kur’ân’ın rehberliğinde ve Peygamberimizin (sav) önderliğinde, Allah’ın rızasına uygun hayat tarzını benimseyen, çağın beklentilerine cevap verecek donanıma sahip, dürüst, kişilikli, vakur, alçakgönüllü ve karakter sahibi kişiler olarak yetiştirmektir.

 

YÜCE Allah Kur’ân-ı Kerim’de, peygamberlerin ve inançlı kimselerin gençlik dönemlerinde yaşadığı olaylardan örnekler vererek gençlik için bir rol model ortaya koymaktadır. Hadislerde de gençlik için rol modellerin var olduğu görülmektedir.

Tevhid mücadelesi, zorda kalanlara yardım etme, sabır, iffet, edep, hayâ, cesaret, metanet, kararlılık, düşüncesini açıkça söyleme, iyi örnek olma, sıkıntılara göğüs germe, sorumluluk bilinci, ince fikirli olma, tevbe etme, kötülüğe iltifat etmeme, tevekkül, iyilikseverlik, güzel ahlâklı olma, genç yaşta ilim öğrenme ve genç yaşta Allah’a çokça ibadet etme Kur’ân ve hadislerde gençlerle ilgili yer alan övgü dolu ifadeler olarak önem arz etmektedir. Sosyal bilimcilerin, araştırma görevlilerinin, bilâistisna “gençlik” kavramı olan bu efsunî kelimenin tarifini yapanların ortak kanaati aşağıdadır.

Hiç şüphesiz gençlik, insan hayatının en güçlü ve en dinamik dönemini oluşturmaktadır. Bu dönemin ayırt edici özelliği ve dikkate değer tarafı, gençte birtakım fizyolojik ve psikolojik değişikliklerin yanında umudun, heyecanın, dinamizmin ve geleceğe dair hayâllerin çok yoğun bir biçimde yaşanmasıdır. Literatürde genellikle “çocukluk ile yetişkinlik arasında bir geçiş evresi” olarak görülen gençlik, aynı zamanda insan hayatının en bunalımlı ve değişken dönemi olarak da kabul edilmektedir. Zira bu dönemde bireydeki bedenî ve ruhî değişim, hissî/duygusal ve ilgili gelişim en üst düzeye çıkmakta, karakter, kimlik, kişilik ve benlik oluşumu ise tamamlanmaktadır.

Aslında gençlik, yeni bir gelişim evresini yaşayan gencin maruz kaldığı değişimin ve bu değişimin neden olduğu bunalım ve krizin ortaya çıkmasını ifade etmektedir. Bir değişim ve dönüşüm süreci olan gençlik, bireyin yeni ilişkiler, alışkanlıklar, tutum ve davranışlar edinmeye ve anne-baba himayesinden çıkarak akran gruplarının ve sosyal çevrenin etkisinde hareket etmeye başlamasını ifade etmektedir. Diğer bir deyişle, bireyin sosyal ve psikolojik açıdan olgunlaşması, bağımsızlık ve özgürlük yanlısı bir tutum takınması ve toplumda kimlik ve şahsiyet edinme çabasına girmesidir. Zira bu dönem, yetişkinliğe giden yolda çok önemli bir bariyer oluşturmakta, gencin çoğu zaman altından kalkamadığı çok boyutlu ve karmaşık sorunlara neden olmaktadır.

Fırtınalı ve stresli bir süreci ifade eden gençlik, aynı zamanda bireyde duygu-durum, değer-ahlâk ve tutum-davranış noktasında dramatik bir değişime de yol açmaktadır. Hiç şüphesiz bu dramatik değişimin kendisini en çok hissettirdiği alanların başında ise din, dinî inanç ve dinî tutumlar gelmektedir. Özellikle 2000 yılı ve sonrasında doğan ve literatüre (ithal bir zorlama ve birilerinin isteği ile dilimize sokulan ve pek de iyi niyetle söylenmeyen) “Z kuşağı” olarak geçen gençlerin hâli dikkatlerden kaçmamalıdır. Her geçen gün daha fazla modernleşen ve sekülerleşen Türkiye’de dinî hayata dair inanç ve tutumlarda nasıl bir değişim ve dönüşüm yaşandığı ve bu değişim ve dönüşümde rol oynayan sosyal, ekonomik, kültürel ve politik faktörlerin neler olduğu sorusu, gençlerin istikbâle dair ülküsü veya kimilerine göre ise zıddı olan vurdumduymazlığının sebeplerinin ceremesi Devlet ricâlini de, ebeveynleri de kara kara düşündürmektedir, düşündürmelidir. Demek ki elimizde tuttuğumuz, kontrol ettiğimiz bir Z kuşağı varmış gibi onları pasifize etmek yerine onları düşünmeye, irdelemeye yönlendirdiğimizde, aslında doğruya ulaşabiliyorlar. Öyleyse onlar için yapmamız gereken tek şey, bilinçlenmeleri konusunda yanlarında olmaktır. Yani derdimiz, onları bir fonksiyon denklemine sokup Z’den X’e, Y’ye dönüştürmek olmamalı, kendileri olmalarına izin verip sadece bilinç eklemek olmalı. Sonuç muhakkak pozitif olacaktır. Evvelemirde ana-babalar olmak üzere eğitimciler, münevverler, âlimler ve idareyi elinde bulunduranlara büyük işler düşüyor.

Eğitim, her şeyden önce evde başlar. Çocuklar ilk eğitimlerini taklitle alırlar. Ana-babayı en büyük rol model belleyen çocuk, ebeveyn kitap okursa kitap okur, ebeveyn namaz kılarsa namaz kılar. Taklitle başlayan bu öğrenme, yine ana-babanın katkısıyla alışkanlığa, alışkanlık da bir süre sonra karaktere dönüşmeye başlar. Önce anne-babaların şuurlu hareket etmesinin gerektiği aşikârdır. 

Bu ülkenin bölünmesi için dağa çıkıp terörist olanlar da, terör örgütleriyle mücadele ederken şehit olanlar da bu toprakların ailelerinin yetiştirdiği nesiller, gençlerdir. Tarihin her anında var olan iyi-kötü mücadelesi gibi, iyi yetiştirilmiş ve kötü yetiştirilmiş gençlerin mücadelesi de devam etmektedir. Hiç kimse mutlak iyi veya mutlak kötü olarak doğamayacağına göre, iyilik de, kötülük de sonradan öğrenilmektedir. İşte bu noktada, başta anne ve babalar olmak üzere tüm topluma çok büyük sorumluluklar düşmektedir.

Çocuklar, anne ve babalarını rol model olarak görür ve onların davranışlarını örnek alırlar. Dolayısıyla anne-babaların dürüst, ahlâklı, dindar ve kültürlü olmaları çocukların da bu değerlere sahip olmalarını sağlayacaktır.

Hiç kimse mutlak iyi veya mutlak kötü olarak doğamayacağına göre, iyilik de, kötülük de sonradan öğrenilmektedir.

 

Gençlere sevgi ve şefkatle yaklaşmak

Anne-babanın dikkat etmesi gereken diğer bir konu, sevgi ve merhamettir. Sevgi dolu ve sıcak bir aile ortamında yetişen gençler, daha sağlıklı bir kişilik geliştirir ve daha kolay şekilde topluma faydalı bireyler hâline gelirler. Eğitim ise bilinçli, muallim-muallim/mübelliğ vasfa sahip görevlilerin delâletiyle ve nezaretinde belli ölçüler muvacehesinde gençlik yetiştirmenin olmazsa olmazlarındandır. Gençlerimizi hem dinî ilimlere, hem de dünya ilimlerine vâkıf olmaları noktasında desteklemeliyiz. Hani rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’na ait olan bir söz vardı “Bir elinde Kur’ân, bir elinde bilgisayar olan gençlik”...

Cümlenin malûmu, seküler dünyanın yapmaya çalıştığı gibi sorumsuz, günübirlik hazlar peşinde koşan ve mucitlerinin (!) dediği/istedikleri “Z” kuşağından sadece sorumluluk bilincine sahip olan değil, ülkenin geleceğinde söz sahibi olabileceğinin farkında da olan gençler yetiştirmeliyiz. Bunun için ıslah ve inşâ yöntemini zamanın ruhuna göre belirlemeliyiz. Aramıza örülmüş gereksiz duvarlardan arınmalı, zemini sağlamlaştırmalıyız. Müteyakkız bir ruhun kendini geliştirmesi ve aşama kat edebilmesi, bilgiyle beslenmesinden geçer. Bilgi olmadan fikir üretmeye çalışmak ise kitapsız zihinlerin işidir. Bilgi ve zihniyet/düşünce çeşitliliğe sahip olmakla birlikte mütemadiyen etkiye de açıktır. Medeniyetimizin havzalarında neşvünema etmiş kültür birikiminden gençlerimizin faydalanabilmeleri için seferber olmalıyız.

Hakikatin insanların elinde olmadığını kendileriyle aramıza mesafe koyduğumuz kitapları okuyarak anlayabiliriz. Kadim medeniyetimizin bir kitap medeniyeti olduğu gerçeği, bizi ve geleceğimizi yeniden şekillendirmeli. Bireyselliğin ön plâna çıkarıldığı günümüz dünyasında birlikte olmanın ve birlikte düşünmenin önemsenmesini hatırlatmalıyız. Fıtratı bozan her dokunuşun onların şahsiyetlerini de, anlayışlarını da mahvedeceğini bilmemiz ve bildirmemiz gerekiyor. Unutmayalım, bugünün gençleri yarının yöneticileri/idarecileri olacaklar.

Gençliğin, doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin, faydalı ile zararlının kıyaslamasının yapıldığı insan hayatının belki de en kıymetli zaman dilimi olduğuna halk ve uzman allâmeler hemfikirdir. Genç için en üst kimlik olan ve onun diğer alt aidiyetleri ile ilişkisini tayin edip düzenleyen bu hakikat, gündelik hayatta gençliğe heyecan katan hak, hukuk, adalet, merhamet gibi değerleri kuşattığı için gencin kimlik, kişilik ve karakter gelişimine doğrudan katkı sunmakta ve rehberlik etmektedir.

Gençler, hayatlarında kendilerini yönlendirecek model arayışı içerisindedirler. Bu arayışla yön bulmak isteyen gençlere değer vermeli, Kur’ân ve Sünnet’te gençlikle ilgili değerler onlara öğretilmeli, Kur’ân ve Sünnet’ten örnekler sunulmalıdır. Gençler inançlı, yüksek ahlâk sahibi, millî ve manevî değerlerine sıkı sıkıya bağlı, görev ve sorumluluk bilincine sahip kişiler olarak yetiştirilmelidir.
 

Müslüman ve kul kimliği, gencin taşıdığı en üst kimliktir. Kimlik arayış değil, buluştur. Kimlik söylemden ibaret değil, aynı zamanda erdemle yücelen aidiyettir, şahsiyettir. Peygamber Efendimizin yol arkadaşı, dostları genç sahabeler, iyi birer Müslüman olmak için gösterdikleri üstün özveri ve gayret sonunda yolumuzu aydınlatan kandiller olmuşlardır. Gençlik, insanın kendi benliğini ve özgürlüğünü kazanmaya hazırlık dönemi, evreni ve Yaratıcı’yı anlamlandırma sürecinde varlık sahasında benliğini ön plâna çıkararak eşya ve hâdiseleri yorumlamayı tercih ettiği, bununla birlikte iç dünya-dış dünya dengesinde bazı gelgitleri yaşadığı fırtınalı bir dönemdir. Gençlik, bir milletin geleceğe dair en kıymetli hazinesidir. Bu nedenle gençler geleceğin ihtiyaçlarına göre yetiştirilmeli, kültürlü ve idealist olmalıdır. İdealist olmayan gençlik rotasız gemiye benzer. Rotası belli olmayan geminin hangi limana demirleneceği meçhuldür. Yaşımızın verdiği bir cüretle yarınlarımızı emanet edeceğimiz gençlere nasihat etme mevkiindeyiz. Gençler bizi anlarlar inşallah.

Değerli gençler!

Gençlik, hayatımızın geleceğini etkileyen bir dönem olduğu için gelecek ideali olan herkesin hedef tahtasında sizler varsınız. Çünkü gençlik olmadan geleceğin inşâsı mümkün değildir. İşte bunun farkında olan kimseler -ki bunlar devletler olur, şer odakları olur, din düşmanı sapık yolların kulları, dernekleri olabilirler- istikbâlimiz/yarınımız olan gençlerimizi kendi emelleri doğrultusunda kullanmayı, mankurtlaştırmayı hedeflemektedirler. Özelikle son dönemlerde toplumu bölmeye ve kana bulamaya çalışan terörün, uyuşturucu, fuhuş, helâl olmayan yollardan zengin olma arzusu ve şöhret gibi araçları kullanan zararlı oluşumların, satanizm ve ateizm gibi bâtıl inanç ve ahireti unutturup hayatı sadece dünyadan ibaret gören zararlı düşünce akımlarının zehirli tuzakları gençliğimiz içindir. Bunlar büyük-küçük tanımayan, anne-baba, komşu hakkı, kul hakkı bilmeyen, içinde yaşadığı gezegeni hoyratça kullanan ve kendisinin dışındaki canlıların -bitki ve hayvanlar dâhil- yaşam haklarına saygı göstermeyen, zerre kadar hayrın ve şerrin hesabının sorgulanacağı günü düşünmeyen bir gençlik arzulamaktadırlar.  

Öyleyse bu tuzaklara düşmemek için, yarınımızın ve asıl gideceğimiz ebedî hayatımızın aydınlık ve güzel olması için yarına yönelik idealimizin ve modelimizin güzel olması gerekir. Geçmişimiz, sayamayacağımız kadar örnek alacağımız kahraman gençlerle doludur. Kur’ân, inançlarını dönemin zalim sultanına haykırıp hayatın her türlü şatafatını reddeden “Ashab-ı Kehf”i; asil, güzel, makam ve mansıp sahibi Züleyha’nın zina isteğini hapse atılmayı göze alarak reddeden iffet ve hayâ numunesi Yûsuf’u (as), hocasına hizmet ve itaatte Musa’nın (as) genci olarak Yuşa’yı (as), içinde yaşadığı toplumun yanlış ve bâtıl inancını değiştirmek ve onlara Tevhid yani Allah’ın birliği mesajını vermek için ateşe atılmayı göze alan İbrahim’i (as), Allah emrettiği için kurban olmayı kabullenen ve babasının isteğini şartsız kabul eden teslimiyetin serlevhası İsmail’i (as) “örnek genç şahsiyetler” olarak önümüze koymaktadır.

İffet ve edebin timsali Hazreti Meryem, kızlarımızın rol modeli olmalıdır. Peygamber Efendimizin de Suffe ashabı başta olmak üzere yetiştirdiği sadık kadrosu, Mekke’de lüks hayatı elinin tersiyle reddederek Peygamberimizin rahle-i tedrisatını tercih edip yirmili yaşlarda Medine’yi Kur’ân’la fetheden Uhud şehidi Musab Bin Umeyr, Kur’ân ve tefsirde çığır açıp ekol oluşturan Abdullah Bin Abbas ve Abdullah Bin Mesud, fıkhî meselelerde Peygamberimizin kendisiyle övündüğü Muaz Bin Cebel, ilim, idare ve askerî alanlardaki başarılarıyla Hayber’in fatihi Hazreti Ali, edep ve hayâda meleklerin bile kendisinden hayâ ettiği Hazreti Osman, ilim için gece gündüz Peygamberimize hizmet eden, açlıklara direnen Ebu Hureyre, İlâ-yı Kelîmetullah için gusletme fırsatı bulamadan zifafı terk eden ve “Gasilu’l-Melâike” diye adlandırılan Hazreti Hanzala gibi saymakla bitiremeyeceğimiz gençler, dünya durdukça bizim gençliğimiz için numune olacak şekilde önümüze koyulmuştur.

Gençlerimizin dönüp geriye baktıkları zaman idol olarak kabul edecekleri genç kahramanlarla dolu bir tarihimiz var. Bunlar dururken, ne olduğu belli olmayan ve bize dayatılan sahte kahramanları örnek almamak, aklımızı kullanmamızın gereğidir. Gençlik, bu dönemin enerjisini en verimli çapta, dünya ve ahirete faydalı bir şekilde kullanmaktır. Haramlardan uzak, Allah’ı razı etmenin peşinde koşmaktır. Yoksa bize yıllarca empoze edilen, şirin gösterilmeye, tavsiye edilmeye çalışıldığı gibi her türlü günahların meşru görülerek işlendiği bir dönem değildir. Bunun için Sevgili Peygamberimiz (sav), “yaşlıların olgunluğunu ve yaşam tarzını tercih eden gençleri en hayırlı genç olarak” haber vermektedir.    

Bize düşen; gençliğimizi yarınlarımızı göğüsleyecek şekilde ve varoluş gayemize göre yaşayan, Kur’ân’ın rehberliğinde ve Peygamberimizin (sav) önderliğinde, Allah’ın rızasına uygun hayat tarzını benimseyen, çağın beklentilerine cevap verecek donanıma sahip, dürüst, kişilikli, vakur, alçakgönüllü ve karakter sahibi kişiler olarak yetiştirmektir. Unutmayalım ki, gençliğimiz geleceğimizdir. Geleceğin idealini taşıyan gençleri olmayan bir topluluksa yok olmaya mahkûmdur. Gençlerimizin enerjilerini beyhude, dünya ve ahretimize faydası olmayan her türlü tuzak ve zararlı eylemden uzak tutalım. Onları tehlikelere karşı uyaralım. Geçmişte olduğu gibi bugünümüzde ve yarınlarımızda da asrın Fatihlerine, Yavuzlarına ve Mimar Sinanlarına ihtiyacımız var. Geleceğimize güzel bir miras bırakmak istiyorsak Peygamber Efendimizin (sav) şu mesajına doğrulayıcı olalım: “Hiçbir baba, çocuğuna güzel ahlâk ve edepten daha güzel bir miras bırakmış olamaz.”

Gençler, hayatlarında kendilerini yönlendirecek model arayışı içerisindedirler. Bu arayışla yön bulmak isteyen gençlere değer vermeli, Kur’ân ve Sünnet’te gençlikle ilgili değerler onlara öğretilmeli, Kur’ân ve Sünnet’ten örnekler sunulmalıdır. Gençler inançlı, yüksek ahlâk sahibi, millî ve manevî değerlerine sıkı sıkıya bağlı, görev ve sorumluluk bilincine sahip kişiler olarak yetiştirilmelidir.

Vesselâm…

 

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Sertif PARLAK yazıları

Çok okunanlar