SON DAKİKA
Reklam
Sertif PARLAK

Zekât, özgürlükte kuvvet dengesidir

A- A+

Zekât bireyin toplumun bir parçası olduğunu unutturmaz. Bireyin bencillikten kurtulma vesilesine olur. Bu kapsamda zekât toplumsal bütünlüğün devamlılığına, yardımlaşmanın artmasının nedeni olur. 

Zekât bir ibadettir ve Yaratanımızın emridir. Önemli miktarda faydası vardır. Ancak bununla beraber asıl sebebin Allah rızası olması gerekir. Onun ibadetinin özünde asıl yatması gereken kesin Allah'ın (cc) rızasıdır.

CENÂB-I HAK,  kulların yaratılış bakımından olduğu gibi, yaşayış ve maişet bakımından da farklı düzeyde yaratmıştır. Kimi zengin, kimi fakir, kimi orta hâlli... Âyet-i kerîmede şöyle buyurulmaktadır: “Allah rızkı vermekte bazınızı bazınıza üstün kıldı.” (Nahl, 71) Bütün insanların aynı seviyede gelir sahibi olmaları mümkündür. Çünkü evrensel mesuliyet ve enerji sarfiyatı açısından birbirinden çok farklı personel vardır. Bu işlemlerin ihmalinden doğacak zararlar, cemiyeti felce uğratır. Bütün masrafların ücreti aynı olsa da, kimse ağır ve mesuliyetli işe talip olmaz, hep hafifini tercih eder. Böylece ağır ve mesuliyetli işler ihmale uğrayarak hayat nizamı bozulur. Demek ki gelir ve geçim açısından insanların farklı olması büyük bir zarurettir. Ne var ki, bu farklılığın büyük bir uçurumun ortaya çıkması için, arada bir irtibat ve köprü gereklidir. İşte o köprü de zekâttır…

Kur'ân-ı Kerîm'de zekat, namazla birlikte zikredilmiştir. Âyetler titizlikle incelendiği zaman namaz ferdi temizlenmeyi, zekât ise toplumsal temizlenmeyi ifade ettiği dikkat-i nazardan kaçmamaktadır. Hayatın iki temel görünümü fert ve toplumsal takip ve zekat ile mutlu bir şekilde yakalayabilmektedir. Mü'minlerin sûresinin ilk ayetlerinde kurtuluşa, felaha ermiş kayıtlarından şöyle bahsediliyor: "Mü'minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler ki, onlarsız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler." 

Diğer bir yönte ise yemeken şöyle buyrulmaktadır: “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batıya çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, fakirlere, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) verenlerin; Gelenlerin ve zorda, hastalıklarda ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutumu ve olmalarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.”  

Zekât, malın temizlenmesi demektir çünkü zenginin malında fakirin hakkı vardır. Zenginlik kişinin kendisi değildir. Zenginlik Allah'ın kulu için vermiş olduğu bir fazlalık ve imtihan hediyedir. Bu sayede zenginliğin kendisine kazandırıldığı insan, malinin kendi çabasıyla artmadığının, Rabbi tarafından zengin kılındığını ve fakirin kendi malinde hakkının olduğunu unutmamalıdır. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır: “Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.”  (Zâriyât, 19

Zekât, kulun Rabbine kul oluşu hatırlatır. Zekât, Rabden başkasına kulluğunun yanlış olduğunu, fani olana tamah edildiği zaman fani olunduğunu, asıl bağlanması gerekenin Baki olan Allah (cc) olduğunu ifade eder. Çünkü insanoğlu yaratılışta tamahkârdır, doyumsuzdur. Zekât ise bu tamahı asgari boyutlara indirgemekle, kişiyi dünyada ve ahirette iyilikler içerisinde olanların zümresine dahilinde eder. 

Zekât bireyin toplumun bir parçası olduğunu unutturmaz. Bireyin bencillikten kurtulma vesilesine olur. Bu kapsamda zekât toplumsal bütünlüğün devamlılığına, yardımlaşmanın artmasının nedeni olur. 

Zekât verilmesiken dikkat edilmesi gereken en önemli konu, zekât verildiğinden dolayı fakirlere karşı minnet edilmemesi ve fakirlerin başına bu durumun kakılmamasıdır. Çünkü böyle bir zekâtın kişiye sağlanamayacağı hiçbir şey yoktur. Kur'ân'ı Kerîm'de bu husus şu şekilde vurgulanıyor: "Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıkları (bunları) başa kakmayan ve gönülden incitmeyenlerin Rableri'nde mükâfatları vardır, onlar için üzülmeyeceklerdir de." (El-Bakara, 262) “Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inandıkları halde insanlar gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönülden kırmak istiyorsanız, biraz bulunan ve hayatta kalmayı başaramayan bir kayanın durumu. (Bakara, 264) 

Güzel bir söz ve bağışlama, gönül kırmadan gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah onu sınırsız zengindir, halimdir (hemen cezalandırmaz) mühlet verir. 

Zekat, toplumda meydana gelen toplumsal olumsuzluklar da ortadan kaldıran bir ibadettir. Fakirin giderek fakirleştiği, zenginin ise git gide zenginleştiği bir toplum, içinden çıkılmaz olumsuzluklar yaşanabilir. Zengin ile fakir arasındaki uçurumun kalkması, fakirin içinde olabileceği duygusal yıpranmayı gidermesi için zengin fakirlerin hakkı olan zekâtı ödemeyle yapılanlar. 

Zekât bir ibadettir ve Yaratanımızın emridir. Önemli miktarda faydası vardır. Ancak bununla beraber asıl sebebin Allah rızası olması gerekir. Onun ibadetinin özünde asıl yatması gereken kesin Allah'ın (cc) rızasıdır. Allah'ın rızası gerçekleştirilmek için yapılmayan her ibadette ise dünyalık fayda elde edilse dahi uhrevî açıldığından bir geri dönüş elde edilemeyecektir. Bu nedenle ibadetlerimizi yapmaya gayret gösteriyorsak, ibadetlerimizde bulunan niyetlerimizi de halis hâle getirmemiz gerekmektedir. İnşallah böyle bir halis niyetle yapmış olduğumuz ibadetler, hem kendimize hem ailemize hem de hayat bulmamız bütün insanlara fayda sağlayacaktır. 

Zekât, özgürlükte kuvvet dengesidir.  Ne tamamen sâhibinin mülkiyetini giderir, ne de tamamen onun elinde bırakıp fakirlerin de onu alabilmelerine mâni olur. Mülkiyeti belli ölçüler içinde fakir ile zengin arasında bölüştürür.

Zekât, bir nevi sosyal güvenlik ve içtimaî sigortadır.  İhtiyaç sahiplerine yardım etmek; fakir, miskin, borçlu, yolda yaşayan yolcu gibi zayıf insanların elinden tutmak zekâtının hedefi arasındadır. Ferdin şahsiyetini takviye eden, iktisaden güçlendiren, maddî ve mânevî imkanlarını geliştiren her şey cemiyetini de kuvvetlendirir.  

Zekât,  ihtiyaç sahibi bütün sınıflara, bu sınıfların bedenî, ruhî, ahlâkî her türlü yaşama şâmil bir sigortasıdır. 

Sözde demokrasi havarisi, özde zulmünden arşın titrediği, Batı'nın/ gayr-ı İslâmî cenahın hâl-i pür melâline bakalım… Modern sosyal sigorta fikrinin ilk temeli 1941 yılında atılmıştır. İngiltere ile ABD temsilcileri 1941 yılında Atlantik Antlaşması için toplanmışlar, bu toplantıda fertler için sosyal sigorta teşkilatının kurulmasını karara bağlamışlardı. Hâlbuki İslâmiyet bunu zekât müessesesi ile 1400 yıl önceden vazetmiştir.  

Zekât,  toplumun zenginliği ile fakirlikler arasındaki uçurumları, farklılaşmaları ortadan kaldırır. Sınıflar arası mesafeyi yaklaştırır ve orta sınıf teşekkülünü sağlar. Toplumda orta halli değişimin artması, kesintilerin ortaya çıkması. Mal sadece bir sınıfta kalmaktan kurtularak fakirlerin de satın alma güçleri artar. Sırf zenginler değil, geniş bir halk kitlesi de cemiyet içinde sıkılmadan zarurî ihtiyaçları temin edebilmek için yaşayabilme imkânına kavuşur. Malin sadece zenginlerin elinde dolaşan bir servet olması, âyet-i kerîmeyle yasaklanmıştır (el-Haşr, 7. âyetin tefsirinde teferruatla anlatılmıştır). Bu da zekât yoluyla sağlanır. 

Zekât, paranın stoklarını korumayı, yatırıma yöneltir.  Çünkü kârdan değil, anaparadan korunmak için çalıştırıldığı sürece sürekli olarak eksilecektir. Sahibi de eksilmeyi önlemek için para yatırımına yöneltir, iyileştirme yollarını giderir.

Zekât, toplumun fertlerini kapsayan kenetler.  Zekât sosyal bir yardımlaşma olmak hasebiyle fertleri birbirine bağlayan kenetler. Zenginde fakire karşı sevgi, hoşgörü ve hoşgörü ilişkileri gelişir. Fakirde ise zengine karşı itaat, hürmet, işinde titizlik hisleri inkişaf eder. Kıskançlık, düşmanlık, hasetin törpülenir, tamamen yok olur. Ne zengin fakire zulmeder ve onu minnet altında bırakır, ne de fakirdee karşı zillet ve esaret, kin ve zengin bir dille teşekkül eder. Hadis-i şerîfte buyurulmuştur ki: (Kalpler, insana iyilik yapanı sevmeye, kötülük yapanı da sevmemeye zorlar).

Zekât, sadaka, kurban, karz-ı hasen ve vakfetme gibi ibadetler tam anlamıyla paylaşma, dayanışma ve yardımlaşmayı öğreten ve yaşatan ibadetlerdir. Hz. Peygamberin “Komşusu aç olduğu hâlde kendisi tok olan bizden değildir” hadisi, paylaşmanın ve yardımlaşmanın arttığını bildirmektedir. Kur'ân'ı Kerîm, ücretli “Namaz kılınız, zekât veriniz” emrini tekrar eder. Ruh ile ilgili birliğinin/ ahenginin, bir olan Allah'a ibadetle cemiyete olan borcunu ödemenin bir defada ve aynı yerde beraber emredilmiş olmasından daha iyi bir görünüm olabilir mi? Hep bir arada toplu olarak yapılan ibadet ve duanın, bireyin mutluluğuna ve sağlığına ilişkin olumlu katkıları olduğunu gösteren inceleme ibadetin toplumsal açıdan ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Beşeriyetin içtimaî sağlığının sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için, toplumsal denge ve barışın bir şekilde sürdürülmesi ve verimli arasında duygusal gerilime yol açabilecek kesintilerin ortadan kalkması sağlandı. Bir toplumun zenginleri ve fakirlerin davranışları doğaldır. Ancak normal olmayan, onların çocuklarının haklarını gözetmemesi ve sosyo-ekonomik açıdan gerilim ve gerilim nedeninin varlığı. Kur'ân-ı Kerîm'de bu yönde düzenlenen düzenlemelerle böyle bir gerilimin olasılığının varlığı ima edilmekte, bunun engellenme ve giderilme yolları belirlenmektedir. 

Devâyı ihsan eden Allah'ın (cc) zekâsının sosyal güvenlik fonksiyonu, onun gelir bölgesini bileşen fonksiyonuyla da doğrudan ilişkilidir. Saklananlar gibi, sosyal güvenlik prosedürleri, fonksiyonlarının yerine getirilirken, gelirin yeniden yapılanması, mevcut gelirin ortaya çıkışı ve olayları gerçekleşir. Bununla birlikte, ortaya çıkan olumsuz etkilerin yerine geçmektedir. Zekât İslam'daki sosyal güvenlik uygulamalarının başında gelmektedir. Zekât bu boyutuyla, insan hakları açısından da önemli bir kavramdır. Çünkü günümüzün insan hakları teorilerinin, “sosyal ve ekonomik haklar” diye ifade ettiği haklarla sağlanmak istenen hedefler, büyük ölçüde zekâtın hedefleri ile paralellik arz etmektedir.

Sonuç olarak... Zekât, günümüzde sistemlerin tehlike olarak görülen olaylara insani çözümlerin bulması yanında, istihdam hacmini genişletmesi, hizmetin ortaya çıkışına yardımcı olması, yatırımların teşvik edilmesi kapsamlı sosyal dayanışmayı temin eden ve bu yolla sosyal güvenlik tesisine büyük ölçüde ihtiyaç bırakmayan bir müessesedir. 

Zekât, toplumun temel direklerinden biridir ve insanların hayatın içinde cemaat ruhu ile bir arada tutulan en önemli şüphesidir. Ayrıca bu inanç üzerine bina olan vakıf sistemi ve kurumlaşması İslâm şehirlerinin en önemli hususiyetini teşkil etmektedir. Kadim medeniyetimiz bunun emsalsiz misalleriyle mücadele ediyor. İslâm'ın yardımlaşma ve paylaşma ile ilgili emir ve prensiplerden doğan vakıf sistemi de toplumsal hayat ve dayanışmayı sağlayan önemli müesseselerden biridir. 

Unutulmamalıdır ki, devlet başkanından dağdaki çobana kadar hepsini aynı safta omuza bir araya gelen namaz; Konuyu daha da ileri götürüp aynı statüde olmaktan öte aynı giyim biçimiyle de her kademeden insanın aynı duygularla bir arada toplayan hac; Açlığın zayıflığın fakirliğin ne demek olduğunu fiilen tattıran oruç ve bütünle zekât, birer ibadet olmalarının yanında, oluşanların cemaat ruhuyla, sosyal dayanışma, sosyal denge ve hatta sosyal güvenliğin tüketilmesinde küçümsenemeyecek etkileri olan ibadetlerdir. 

Kısaca İslâm'daki bütün ibadetlerin bir de dünyaya bakan yönleri vardır ve içerikli sosyalli ibadetlerdir. İbadetlerin sırrı Allah'a kulluk şiarıdır. Sonuç olarak ibadetler her ne kadar kişinin olarak ilgilenirse de bir madalyonun diğer yüzü gibi ilgi çeken bir yüzü de bulunmaktadır. Dini hayattan imandan sonra vazgeçilemez unsur olan ibadetler, insanla Allah'la arasındaki ilişkinin dış dünyaya akseden yönlerini yansıtırken, aynı zamanda insanın toplumsalla ilgili tanzim bakış açısı da önemlidir. 

Son söz Kur'ân'ın: “Onların mallarından sadaka (zekât) al. (Tevbe, 103)

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Sertif PARLAK yazıları

Çok okunanlar