SON DAKİKA
Reklam
Sertif PARLAK

Evanjelizm ve Siyonizm: Ortadoğu'daki Çatışmaların Perde Arkası

Evanjelizm ve Siyonizm: Ortadoğu'daki Çatışmaların Perde Arkası
A- A+

GÜNDEMDEKİ  Gazze katliamı, tüm vicdan sahibi insanlar ve Müslümanlar için “ötekiler” ve “ötekileşenler” üzerinde durmayı gerekli kılıyor. 

 

Gazze'de gerçekleşen katliamı görmek istemeyen, gören ama bu cürmün suçu işgalcilere değil de işgale uğrayanlara yıkanan, Filistin meselesiyle ilgilense bile Mescid-i Aksa'nın özgürleştirilmesi hedefine ve Filistin direnişinde Müslümanların özneleşmesi konusuna hasetle ve hatta düşmanlıkla bakanlığımızdaki Garpzedeler, bir karşı eylemlilik ortaya koymasalar da sosyal ve konvansiyonel faaliyetler saptırıcı beyanda ve tezviratta bulunuyorlar. 

 

Dünyadaki müstekbirler ve zulme sessiz kalan sözde medeni dünya kadar bu Garpzedelerin tiyniyeti, insanlık ve adalet anlayışı ciddi olarak sorgulanmayı gerektiriyor. 

 

Ahzâb suresinde, dünyanın tek sorumlu varlıklarının “insan” olduğuna işaret edilir. Ama Yaratıcımız tarafından verili olan fitri ve vahyi ölçüleri gözetmeyen insan “cahilleşir” ve “zalimleşir” (Ahzâb, 72). İnsanın özü fıtri ve vahyi kurallarına uyulduğunda insan güçlenir, bu temel hasletlerden uzaklaştığında öz yıkıma, çözülmeye uğrar ve şeytan olur. 

 

Bugün fıtrattan ve adaletten yana olan bütün insanlar için gündem, Gazze'de Siyonizm'in yaşattığı katliam konusu ve 100 karakter bu yana Filistin toprakları ve Mescid-i Aksa çevresinde yaşatılagelen vahşetin nasıl durdurulacağı ve Mescid-i Aksa'nın nasıl özgürleştirilmesidir. Çünkü bu konu değil, nesnenin sözcüğü mânâ küreseliyle bir meseledir.

 

Niyetimiz, herhangi bir dinî guruba veya millete düşmanlık değildir. İsrail'in terörist yapısı ve yıllardır Filistin'de Müslümanlara yönelik şehitlik ve en son dönemde seyrettikten sonra meselenin Kur'ân bakış açısındaki görünümü evlâdır.  

 

“ De ki: Allah'ın cezasının bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Onlar, Allah'ın lânet ettiği ve gazap ettiği, bir kısmını maymunlara ve domuzlara çevirdiği, tâguta tapan kimselerdir. İşte bunlar, yeri daha kötü olanlar ve doğru oldukları daha fazla sapmış bulunanlardır.” 

 

Hayat rehberimiz Kur'ân'ı Kerîm'in bize gösterdiği hakikati, bu günlerin acısı ile hikayesi. Âdeta insanlıktan çıkan İsrail'in Filistin'de yaptığı da budur. Çünkü onların taşıdığı başka bir canlı ile mukayese etmek, o canlıya da hakaret olur.

 

İnsan ekmel-i mahlukât, eşref-i mahlukâttır. Ona ilim ve hikmet verildi. Akıl verildi. İnsan Allah'tan bir ruh taşır. Tîn suresi'nin 4. âyetinde geçmektedir. Âyet'te,  “Andolsun ki biz insanın en güzel biçimde 'ahsen-i takvim' yarattığık”  denilmektedir. Eğer insan fıtratından saparsa kan döker, hayvanlardan da aşağı bir zalim, kan dökücü hâline döner. İşte o zaman “Belhüm Adal” olur. Oysa insanların gelen hakları vardır. Bu haklar hiçbir şekilde başkaları tarafından gasp edilemez, engellenemez. Bugün modern ismi “insan hakkı” oldu, eski ismi “kul hakkı” idi. Bizim inancımız insan hakkı son derce titiz davranışlar, her insanın fıtratından gelen haklarına saygı duyar. 

 

Taguti dinlerde insana saygı yoktur. Tâgut, hakkı tanımayıp ezan ve sapan ona kişiye ve onun gücüne veya Allah'tan başka tanrı edinilene verilen addır. Azgın ve sapkın varlığı ciddi şeytana da tâgut denilmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de tâgut kaynağı insanlar tarafından ilah edinilmiş bütün batıl tanrıları; insanların Allah Teâlâ'ya isyan etmelerine sebep olan, görünen ve görünen varlıklar; İnsanlık tarihi boyunca hakkı bâtıl, bâtılı hak gösterme gayretkeşliğini gösteren, bütün küfür ve ilhâd faaliyetleri ifade eden bir terim olarak kullanılır. 

 

Kur'ân-ı Kerîm'de bir yerde cibt (Kur'ân-ı Kerîm'de gerçeği kabul etmeyen kaba ruhlu insan için veya küfrün ve kötülüğün temsilcisi olan her şey anlamında kullanılan bir tabir) lafzıyla birlikte olmak üzere sekiz yerde geçen bu yerde olmak üzere, tevhid akîdesinin insanlar tarafından benimsenmesi engel olan insan, şeytan, kâhin ve bunların arasında, Allah Teâlâ dışında kalanca mâbud edinilmiş bâtıl tanrıların, gerçek mâbuda karşı kulluk yerine getirmeyi engelleyen düşünce sistemlerini ve faktörlerin ifade ettiği müfessirler düzenlenmiştir. 

 

Yeni ABD Başkanı  Donald John Trump'ın Gazze planı bir çılgınlıktı, yoksa inancın olması gerekir mi sualinin kısaca aşağıya yazacağımız gibidir. 

 

ABD başkanları inandıkları dinî değerlere göre hareket ederler. Siyonist ideolojinin mihenk taşı olan zalim İsrail'in ve hedefinin bir dinî ideoloji olduğu dikkate değerden çıkarılmamalıdır. Aşağıdaki bilgiler,  Anadolu Ajansı web sitesinde ve AA Haber Akış Sistemi üzerinden abonelere sunulann özetlenerek hazırlanmıştır.

 

Evanjelizm nedir?

 

Hıristiyanlığın bir ayrılığının sonucu olarak ortaya çıkan Evanjelizm, Yahudiliğin değerlerine ortak olan ve kurtuluş yoluna giden güzergâhı, Siyonist düşüncenin işaret ettiği yön ile takip eden dinî bir akımdır. 

 

Evanjelik öğretide birleşen Siyonist-Hıristiyan ortaklığı, tarihteki pek çok kırılma yerinde mevcut ve bugüne kadar ileriye yönelik pek çok hedef, bu birliktelik devam ettiriyor. 

 

“Dünyanın sonu”, insanlar için farklı anlamlar ifade eden bir kavramdır. Öyle ki, kimileri dünyanın sonuna kadar yatırım yaparken kimileri de dünyanın sonuna kadar “an”a yatırım yapmayı tercih eder. Evanjelizmi benimseyenleri, dünyanın sonunu merkez edinerek yaşamak ve plan yapanlar safına koymak yanlış olmaz. 

 

Bu düzenli Evanjelizm, dünyanın sonunu arşivlemek ve aynı zamanda hazırlamak için, kişiyi bugün şekillendirmeye yönlendiren dinî bir öğretidir.  Hıristiyan Siyonistler'in bu ciddiyetine dair bir örnek vermek gerekirse, Theodar Herzl'in düzenlenmesi II. Siyonist Kongre'de yaşanan bir olay anlatılabilir. 

 

Kongreye katılımda çoğunluk Hıristiyan Siyonistler tarafından korundu. Burada devlet kurma yolunda İsrailli Yahudilerin uygulamalarının davrandığı yönde serzenişler ileri sürülünce Yahudiler tepki gösteriyor. Bunun üzerine Hıristiyan Elçiliği Temsilcisi Van der Hoeven'in,  “ İsrailliler'in ne düşündüğü umurumuzda değil. Biz Tanrı'nın ne söylediğine bakarız ve Tanrı o toprakların Yahudilere ait olduğunu söylüyor ”  değiştirmemek, Evanjelistlerin konulara hangi açıdan baktığının göstergesidir. 

 

Hoeven'in de değindiği “toprakların” hakkında bahsetmediği takdirde, Yahudi din adamları İsrail mevzuatın sınırlarında,  “Doğu'da Ürdün, Suudi Arabistan'ın büyük bir bölümü, Kuveyt, Fırat Havzası ve Irak'ın bir kısmı, Sina Yarımadası, Kahire ve Mısır'ın bir bölümü, Batı'da Kıbrıs, Kuzey'de ise Lübnan, Suriye ile Van Gölü'ne kadar uzanan Türkiye topraklarının bir kısmı”  şeklinde. Nil ve Fırat arasında kalan bu topraklarda, İsrail egemenliğinin kurulması her şeyden önce Yahudi halkının refahı için sağlanmak isteniyor. Refahın devam etmesi aynı zamanda Yahudilerin kutsal topraklarına geçişin ardından gerçekleşeceği inanılan kurtuluş veya Armagedon Savaşı'na giden yolda bir şart olarak görülüyor.

 

Amerika'da Evanjelizm

 

Diğer Batılı toplumlara göre daha dindar millî kimliğe sahip olan Amerikalıların iç politikasında Evanjelik'in öğrettiği etkiler çok sayıda tarihî olayla kendini gösterdi. 

 

ABD'de Evanjelik öğretiye bağlı vatandaşların fazlalığı verileriyle sabittir. 1976-2005 yılları arasında yapılan bir anket ile sayının her geçen yıl arttığı, 80'lerin başındaki düşüş düşüşken ABD Başkanı Reagan'ın politikalarıyla tekrar düşüşe geçişler görülüyor. Reagan'ın hamleleriyle kendisini Evanjelist olarak nitelendirenlerin sayısı yüzde 45'ten yukarı çıktı. Bu artışlarda iç yönetim Evanjelizm yanlısı olması doğal olarak etkili ancak 11 Eylül gibi İslâmofobi'yi tetikleyen radikal olayları da karakterlere bu çizgiye yönlendirdi. 2000'li yıllarda politik zemine taşınan ve 27 ülkenin* sınırının değiştirilmesinin planlandığı BOP (Kuzey Afrika ve Genişletilmiş Orta Doğu Girişimi) de Evanjelik aklının ürünüdür. Öğretiye'ye göre son zafer kazanılacak ülke, Edom'dur. Edom, Anadolu'nun ilk çağdaki adıdır ve hatırlanması gereken ki, Irak'ın işgalinin arkasında da Eski Ahit veya Evanjelizm öğretilerinin seçenekleri vardır. 

Güncel olarak ABD-İsrail'de mevcut olan su sızıntısı söz konusu olabilir. En son Kudüs'ün İsrail'in başkentindeki varlığının desteği yoğun, ABD'nin bugün de nerede bulunduğunun bir göstergesidir.

 

Evanjelizm ve Türkiye

 

İsrail devleti için kaydedilir, Türkiye'nin her yerinde doğrudan satışların bir göstergesidir. Tarih, Türkiye ve Evanjelizm unsurlarının belirtilerine ilişkin örnekler sunmaktadır. Lozan kaydının ardından sıradan bir azınlık kilisesi olarak görünen Fener-Rum Patrikhanesi, ilerleyen dönemler Evanjelizm açısından önemli bir gelişme aşamasına geldi. ABD'nin Athenagoras'ı Fener-Rum Patriği olarak ataması, Türkiye'nin planına dahil edildiğinin bir göstergesidir. Öyle ki, yeni patriğin ilk ziyaretçisi, CIA güdümlü Evanjelist lider Frank Bunchman olmuştur. Patrikhane'nin, Türkiye'deki Evanjelik satışında adeta bir “Truva Atı” görevi görülmesi sağlandı. 

 

2003'te yaşanan “Çuval Olayı” da bu konuda örnek olarak gösterilebilir. Türkiye'nin Irak'ın genişliğinde bir Kürt devletinin ortaya çıkmasına karşı ortaya çıkması üzerine yaşanan bu elim hadisenin ardından, Irak'ta bulunan ABD'li Albay William Mayville  “Kerkük bugün kurtarıldı”  şeklinde konuşarak farklı bir imaya işaret etmiştir. Evanjelistler, kurtuluş süresi olarak Armageddon Savaşı'ndan önce dünyanın en çalkantılı döneminin yaşanacağına inanıyor. “Tanrı'nın inkârcı dünyadan aldığı öç olacak olan bu 'türbasyon' dönemi” İsrail'e göre çeşitli teorilere göre gelecek. Yine de bu teoriler, felaket sırasında nükleer bir salgının arttığının Kitab-ı Mukaddes'te açık bir şekilde haber verildiğine işaret etmektedir. sinema politikalarında “gerçekçilik” ilkesini benimsese de bilime yadsınamayacak bir gerçeği varsa o da “inanç”tır. Yaşanan olaylar ve güdülen politikaların iyi değerlendirilmesi adına, vakit kaybı mahal verecek şekilde komplo teorilerinde boğulmadan bütün olasılıkların düşünülmesi elzemdir. 

 

Hıristiyanlıkta, “İncil'i öğretmek, yaymak” anlamına gelen Evanjelizm, ABD'de Hıristiyanlar arasında en yaygın mezheplerden biri olarak kabul ediliyor. Nüfusun yaklaşık yüzde 25'ine (80 milyona yakın) denk gelen Evanjelikler, aynı zamanda “Hıristiyan Siyonistler” olarak da biliniyor. Geleneksek olarak “daha ​​dindar oldukları” Cumhuriyetçi Parti'yi destekleyen Evanjeliklerin içindeki beyazlar, son yıllarda yapılan seçimlerde en büyük destek şu anda ABD Başkanı olan Donald Trump'a verildi. Cumhuriyetçi adayların Demokrat adaylara göre daha dindar kişiler olduğu bilinen ABD'de, hakkında  “İncil'den tek bir ayet dahi bilmez”  yapılan Trump'a, Evanjeliklerin daha önce hiçbir siyasetçiye vermediği desteği gösterdiğine dikkati çekildi. ABD'deki Evanjelik liderlerinden Papaz Jim Wallis, tarihiyle ilgili eleştirel bir yazısında,  “Trump'ı destekliyor, Hıristiyanlar için ahlâkî bir mücadeledir. Ben Trump'ı ahlaksızlık yapsın diye desteklemedim”  ifadesini kullandı. Bazı Evanjelik papazlar ise Trump hakkında "Başkan'ın affedildiği" yönündeki iddialarla öne çıkıyor. Papaz Jerry Falwell, CNN'de yaptığı iddialar nedeniyle Hıristiyan âlemine seslenerek,  "Başkan'ı affedin, bu iddialar yıllar öncesine dayanabildiğinde"  çalışırken, başka bir durumda olan Papaz Tony Perkins ise Politico'da kalmayı başarabildi,  "Başkan'a ikinci bir kez yetinebildi. Çünkü Evanjeliklerin ajandasına liderlik yaptı”  dedi.

İsrail ve Kudüs yaklaşımı 

Öte yandan Evanjeliklerin, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul eden kararında da etkili olduğu değerlendirmeleri yapılıyor. İsrail Turizm Bakanı Yariv Levin, 2018 yılı nisan ayında çalışmalarını sürdürdüğünü, 2017'de İsrail turizminin rekora ulaştığını, 3 milyon 600 bin kişinin İsrail'i ziyaret ettiğini belirtirken, ABD basınında yer alan bilgiye göre 2017'de 800 bin İsrail İsrail'i ziyaret ettiğini ve bu rakamın büyük bölümü Evanjelikler oluşturduğunu belirtti. 

Evanjelikler, 1948 yılında Filistin topraklarına kurulan İsrail'in “İncil'in öğretileri doğrultusunda kurulmuş olduğu”, “Hazreti İsa'nın tekrar hayata bu topraklarda geleceğine” ve bu şekilde “dünyanın sonunun” yaşanabileceğine inanılıyor.

Bu teolojik sebebe dayanan Evanjelikler, Trump'ı, Kudüs ve İsrail konusunda takip edilen “keskin” politikanın uygulamaları önemli siyasî unsurlardan biri olarak görülüyor. Birinci Trump döneminde ABD'nin İsrail Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşıması sonrasında düzenlenen törende açılış dualarını yapan Evanjelik Papaz Robert Jeffress, Trump'ın Başkan seçildikten sonra CNN kanalına yaptığı açıklamada,  “Tarih boyunca Kudüs, Yahudilerin ve Hıristiyanların hedefidir”  kullanmıştı. 

North Texas Üniversitesi'nden Profesör Elizabeth Oldmixon da Vox haber portalına yaptığı açıklamada, “Trump'ın ABD'nin elçi taşımasını sağlamayan siyasî değil, Evanjeliklerin dinî gerekçelerine” bağlıydı.  “Hıristiyan Siyonistlerin (Evanjelikler) inancında Tanrı'nın kutsal toprakları sona erene kadar Yahudilere söylenene inanılır”  kaydedilenler Oldmixon,  “Tanrı'nın vadettiği kutsal topraklar olarak görüldüler yer, Ürdün Nehri'nin iki tarafında kalan topraklardır. Yani İsrail'in politikası Evanjelikler için esastır…” dedi. 

ABD yönetimi üzerinde Evanjeliklerin bu denli etkili olmasında Başkan Yardımcısı Mike Pence'in doğrudan rolü bulunuyordu. Yine o dönemde Trump'ın seçim kampanyasını başlatırken kendisi için iyi bir Evanjelik olduğu bilinen Pence gibi bir isim seçimi bile bu kesimin düzenlenme şeklini gösterme açısından önemli idi. Daha önce Indiana Valisi olarak da görev yapan ve o dönemde kendisini “Evanjelik Katolik” olarak nitelendiren Pence, sonraki dönemlerde kendisi için “Hıristiyan, muhafazakâr ve Cumhuriyetçi” şeklinde toplumun daha geniş kesimlerine hitap edecek bir tanımlama kullandı. Amerikan kamuoyunda Pence, “dindar”, “tutucu”, “ülkedeki en aşırı kürtaj karşıtlarından biri”, “eşinden başka kadınlarla yalnız yasakları sevmeyen”, “eşcinsellerden nefret eden nefret” ve benzeri ifadelerle tanımlanıyor. Kuşkusuz böyle bir ismin ABD Başkan Yardımcısı olması, en çok da geniş dindar kesimleri ama özellikle Evanjelikleri sevindirdi. Hatta Güney Evanjelik Papaz Okulu Müdürü ve aynı zamanda Trump'ın danışmanlarından biri olan Richard Land,  “Mike Pence, Evanjelik'in bir yapısalda görmek istediklerimizi barındıran 24 ayar altın bir modeldir”  değerlendirmesini yaptı. 

Söz Kur'ân'ın

En'âm Suresi, 6. âyet yemeği:  “Görmediler mi ki, çürümeden önce boyut vermediğimiz onca imkân kendilerine ait parçalara, gökten üzerlerine bol yağmur indirip (evlerinin) altlarından ırmaklar akıttığımız güzel nesilleri helâk uyguladılar. Biz onların günahları nedeniyle helâk yaptıklar ve onların ardından başka nesiller ortaya çıktık.”

Bu âyette özel olarak müşrik Araplar'dan söz edilmekle birlikte umumiyetle bâtıl inançlara sapan, kötülüklere dalan ve bu suretle topyekûn helâke müstahak olan her millet için bir tehdit ve uyarı olmak üzere şöyle emredilmektedir: “O kendi güçlerine güvenerek incilikta, hastalıklık ve batıda direnenler, geçmiş milletlerin kalıntılarını, tarihî izlerini inceleyip öğrenerek, Bizim nice nesilleri helâk ettiğimizi söylediler mi? Biz bunlardan, büyüklük parçalarından daha fazlasını vermiş; onları bol yağmurla, bolluk ve bereketiyle cennet gibi yaşatmıştık; onları bu ülkede vatan kucaklamak medeniyetler kurmuşlardı. Sonra da günahları yüzünden onların helâk bildikleri ve onların ardından başka nesiller, güzel milletler ortaya çıktık. Şimdi, sizden daha güçlü olan bu milletleri büyütün silen Yüce Kudrettin sizi helâk ayrılmanımı mı?” 

Âyet-i kerîme, güçlerine, hizmetlerine, sahip oldukları diğer bedenî ve maddî imkânlara aldanarak Allah'a âsi olan, şımaran, ellerindeki her şeyi kendisine ait olan Rablerini unutarak dalâlete sapıp azgınlaşan, günahlara boğulan topluma karşı genel bir tehdit ve uyarıdır. Vesselâm…

-------------------------                                                                                                                   

 *Konu uzun bir haber yorum sayfası olup, Devletin ehli liyakat kurumunun sayfasından alınmıştır…

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Sertif PARLAK yazıları

Çok okunanlar