Gazze ve Ümmetin İzzeti (2)
İSLÂM’SIZ dünyanın insansız, insafsız, merhametsiz ve ruhsuz bir dünya olduğunu açık ve seçik olarak anlayalım, safımızı belirleyelim. Gerçek zühd anlayışını merak edenler, HAMAS’a, El-Kassam’a ve Gazze’ye baksın. Çünkü onlar lüks villalarda oturup, lüks arabalara binip, beş yıldızlı otel kıvamında dergâhlarından bilmem kaç bin liralık sarık ve cübbeleriyle insanlara sabrı ve şükrü tavsiye etmediler. Aksine, yıllarca maruz kaldıkları ambargolardan sonra bile ayaklarında terlikleri, üzerlerinde günlük kıyafetleri, enkaza dönmüş evleriyle açlığa, susuzluğa, hastalıklara, yokluğa, başlarına yağan bombalara ve her gün sevdiklerinden verdikleri şehitlere rağmen zühd nedir, çile nedir, sabır nedir, şükür nedir yaşayarak gösterdiler.
Gerçek nefis terbiyesini merak edenler, HAMAS’a, El-Kassam’a ve Gazze’ye baksın. Çünkü onlar maruz kaldıkları tüm baskı, tehdit ve zulümlere rağmen küresel sistemin sultan sofrasına oturmayı, zalimlerle uzlaşmayı ve anlaşmayı, onlara yardakçılık ve dalkavukluk yapmayı reddettiler. Uğradıkları tüm ihanetlere ve yalnızlıklara rağmen kimsenin dedikodusunu yapmadılar, birbirlerini suçlamadılar, mezhep, meşrep, parti, lider, cemaat, tarikat tefrikasına düşmediler. Az bir dünyalık karşısında dinlerini ve dâvâlarını satmadılar. Tüm dünyanın makam ve güç sahipleri karşısında izzetli, onurlu ve dik durarak nefis terbiyesi nedir, yaşayarak gösterdiler.
Gerçek zikir nedir, merak edenler HAMAS’a, El-Kassam’a ve Gazze’ye baksın. Çünkü onlar zikri yalnızca bir dil eylemi olmaktan çıkarıp bir hayat biçimi hâline getirdiler. Çocuklarının ve torunlarının şehadet haberi geldiğinde Allah’ı zikrettiler. Evleri başlarına yıkıldığında Allah’ı zikrettiler. Uzuvları bombalarla parçalandığında Allah’ı zikrettiler. Siyonistlerin tanklarına patlayıcı yerleştirirken Allah’ı zikrettiler. “Lâ ilâhe illâ-Allah” zikrini tüm hayatlarına hâkim kıldılar. “Lâ” derken Allah’tan başka ilahları reddettikleri gibi, ilâhlık iddiasındaki küresel Siyonist sistemin egemenliğini, karar vericiliğini, siyasetini, ekonomisini, ahlâk ve kültürünü de reddettiler. “Lâ” diyerek başkaldırdılar ve gerçek zikir nedir, tüm dünyaya gösterdiler.
Gerçek kerameti merak edenler, Allah-u Teâlâ’ya teslimiyeti görmek isteyen kalpler, hikmet-i Hüda nedir, merak edenler, tefekkür etmek isteyenler, HAMAS’a, El-Kassam’a ve Gazze’ye baksın. Çünkü onlar sayılarının, silahlarının, ekonomilerinin ve teknolojilerinin azlığına rağmen dünyanın süper güçlerini, ordularını, silah ve teknolojilerini, istihbarat ve uydularını, bankalarını ve borsalarını, BM’lerini, NATO’larını ve AB’lerini, demokratik kliklerinin bütününü, insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları gibi sahte söylemlerini ve tüm medeniyetlerini çöpe çevirdiler.
“Allah’ın izniyle nice az topluluk, nice çok topluluğa galip gelir” İlâhî düsturunun modern zamanlardaki temsilcisi olarak gerçek keramet nedir, tüm dünyaya gösterdiler.
Gerçek ilim ve gerçek davet nedir, merak edenler, HAMAS’a, El-Kassam’a ve Gazze’ye baksın. Çünkü onlar imanlarını hayatlarına hâkim kıldılar, Allah da onları dünyanın her tarafından yüz binlerce insanın imanına vesile kıldı. İçinde bulundukları zor şartlara rağmen ibadetlerinden asla taviz vermediler. Şehadet onları ya sabah namazını cemaatle kılarken, ya Kur’ân okurken, ya bir yardım konvoyundan kardeşleri için yardım götürürken ya da Allah yolunda cihad ederken buldu. Rahle başında öğrendikleri ilmi cihad meydanında uygulamaktan geri durmadılar.
Başlarına gelenlere rağmen, eşlerini ve çocuklarını kaybetmelerine rağmen, açlığa, susuzluğa ve hastalıklara rağmen, kardeşleri tarafından terk edilmelerine ve yalnız bırakılmalarına rağmen asla isyan etmediler. Allah da onların bu duruşunu tüm dünyaya örnek kıldı. Batı’da yaşayan ve sosyal medya mecralarından onlar hakkında bilgi sahibi olmak isteyen yüz binlerce insan, iman ederek Müslüman oldu. İşte böylece gerçek ilim ve gerçek davet nedir, tüm dünyaya gösterdiler.
Gazzeli Müslümanlar evleri başlarına yıkıldığında Allah’ı zikrettiler. Uzuvları bombalarla parçalandığında Allah’ı zikrettiler. Şehitleriyle vedalaştıklarında “Hasbunallah ve ni’mel vekil” dediler. Siyonistlerin tanklarına patlayıcı yerleştirirken Allah’ı zikrettiler. “Lâ ilâhe illâ-Allah” zikrini tüm hayatlarına hâkim kıldılar. Şayet denilse ki “Kelime-i Tevhid’in başındaki ‘Lâ’ nasıl bir kıyamı/direnişi gerektiriyor?”, cevaben deriz ki; Gazze’deki kıyam/direniş gibi bir kıyamı/direnişi gerektiriyor”. Çünkü Gazze direnişi bütün dünya gâvûrları karşısında tek başına direnirken imkânı imanda arayan ve bulan Müslümanların direnişidir.
(Devam edecek…)