SON DAKİKA
Mustafa ÇOLAKOĞLU

28 ŞUBAT REZALETİ

28 ŞUBAT REZALETİ
A- A+

 28 Şubat 1997 tarihinde, Emperyalist güçlerin telkini ile zamanın hükümetine, Milli Güvenlik Kurulu tarafında zoraki kabul ettirilen 18 maddelik rezalettir. Türk tarihinde kara leke olarak yerini almıştır. Bu rezaletin hedefi Türk milletinin inançları idi. 

Cumhuriyet tarihinde Türk milletin inançlarına ilk olarak resmen müdahale edilmiştir. Üniversitelerde inançlarından dolayı başörtülü olarak giden binlerce kız öğrencilerden başlarını açmayanlar okullarda atılmışlardı. 

Türk Ordusu içinde gayrı resmi olarak BATI ÇALIŞMA GURUBU adı ile bir teşkilat kurulmuştu. Batı Çalışma Teşkilatı da Türk Ordusu içinde içki içmeyen ve eşi başörtülü olan binlerce Subay ve Astsubayı tespit ederek ordu ile ilişkisi kesilmişti. 

Devlet dairelerinde ve üniversitelerde çalışan inançlarından dolayı başörtüsü takan personele başlarını açmaları, başlarını açmayanların ise işlerine son verilmiştir. Ordu da ve devlet dairelerinde ilişkisi kesilen vatandaşların herhangi bir yerde çalışmasına da müsaade edilmiyordu. 

Dünya kurulduğu günden bu zamana kadar toplumun inançlarına müdahale eden güç kısa bir süre içinde o toplum tarafından yerle yeksan edilmiştir. Dünya kurulduğundan bugüne kadar insanlar çeşitli dinlere inanmışlardır. Bu dini inançlar hiçbir zaman zoraki veya zorlamayla değiştirilememiş fakat insanlar kendi istek ve arzuları dâhilinde dinlerini değiştirmişlerdir.

 28 Şubat rezaletini bir medyada, darbe olmadan ‘darbe oldu’ diye başlık atarken, başka bir gazete de ise ‘Çoğumuz farkında değiliz darbe gerçekleşti, T.S.K. Bundan sonra eskisi gibi darbeleri tankla, tüfekle değil, Milli Güvenlik Kurulu balans ayarı ile iktidarları hizaya getirecektir’  diyordu. Bir başka gazetede ise, ‘Darbe fiilen gerçekleşti. Bugün yaşananlar askeri müdahalenin bizatihi kendisidir’ diye izah ediyordu. 

Her ne kadar Başbakan yaptığı basın açıklamasında, ‘Anayasamıza göre kanunları T.B.M.M. yapar, MGK ne Meclise nede Hükümete bir telkinde bulunamaz’ diyerek tepkisini dile getiriyorsa da, meclis, medya ve halk bu rezalete göz yumarak Türk tarihine bir kara lekenin düşmesine sesiz kalmıştı.   

Milli Güvenlik Kurulunun faşizan baskı ile iktidardaki hükümete kabul ettirmek istediği 18 maddelik rezalete Meclisteki diğer partilerden destek görmeyen iktidar istifa etmek zorunda kalmıştı. Bir parti lideri, ‘Hükümet, en kısa bir zaman içinde istifa etmelidir’ derken, başka bir parti lideri, ‘MGK’nun karalarına ya uy, ya da çekil’ diyordu. Bir başka parti lideri ise ‘Hükümet bir an önce çekilmelidir’ diyerek düşüncelerini dile getirirken, siyaset ve particilik felsefesi ile T.B.M.M. ayaklarının altına aldıklarının farkında değillerdi. 

Demokrasi bilincinde olmayan yukarıdaki parti liderlerinin dışında, şehit mekân Muhsin Yazıcıoğlu, ‘Bugün demokrasi düşmanları memleketimizi kaosa sürüklemişlerdir. Meclisin üstünde başka bir irade olmaz’ diyerek avazının çıktığı kadar sesini yükseltse de particilik hastalığına yakalananlar bu doğru sesi duymuyorlardı.

Çok okunanlar