SİZ DE EVE GİDECEKSİNİZ
Köyde ilkokuldayım, ikinci sınıf öğrencisiyim. Pazartesi sabahı, okulun bahçesinde ilk ders zilinin çalmasını bekliyoruz. Hava serin, yerler biraz çiğli. Öğretmenler henüz ilk ders zili çalmadan hepimizi sıraya dizmişlerdi.
Metin Öğretmen, hem okulumuzun müdürü hem de bizim sınıf öğretmenimiz elinde bir tarak, bir de kalem gibi bir şeyle öğrencilerin saçlarını tek tek kontrol etmeye başladı. Bazı kızların saçları örülü, bazılarınınsa değil. Erkek çocukların saçları çoğunlukla kırık traşlı ama yine de dikkatlice bakıyor Metin Öğretmen. Arada bir durup fısıltıyla Hasan öğretmene bir şey söylüyor, o çocuk hemen kenara alınıyor.
Sıra bana yaklaştıkça içimde bir ürperti. Bit nasıl bir şeydi ki bu kadar ciddiye alınıyordu? Acıyor muydu, kaşındırıyor muydu, yoksa sadece pis mi sayılıyordu?
Kontrol sırası bana geldiğinde başımı biraz eğdim. Metin Öğretmen dikkatlice saçlarımı araladı. Bir şey demedi. "Tamam," dedi sadece. Derin bir nefes aldım.
Halen ne olduğunu tam anlayamıyoruz ama iki arkadaşımızı ayırıp kenarda beklemelerini söylüyorlar.
Baş kontrolü bittikten sonra öğretmenlerden biri kenarda bekleyen öğrencilerin yanına gidip şöyle dedi: "Bugün okula gelmeyeceksiniz. Şimdi eve gidin. Annenize, babanıza başımda bit varmış, öğretmen beni derse almadı, temizleyecekmişsiniz, diyeceksiniz."
O an neye uğradığını şaşıran arkadaşlarım çocuk aklı ile kimi ağlamaklı, kimi mahcup. Bazısı anlamıyor bile ne olduğunu. Belki evde bile duymamıştı böyle bir şeyi.
Metin Öğretmen bizi bir adım öne çıkardı. Her zamanki gibi net ve kararlı sesiyle konuşmaya başladı:
“Çocuklar,” dedi, “bit utanılacak bir şey değildir. Bu yaşta hepinizin başına gelebilir. Bit, kirli ortamda daha kolay çoğalır ama bu illa pis olduğunuz anlamına gelmez. Sizler dışarıda, tozda, toprakta oynuyor, bazen ahırlara girip çıkıyorsunuz. Bu sebepten dikkatli olmuyorsunuz. Bit, Bizim okulumuzda olduğu gibi kalabalık yerlerde, baş başa temasla bulaşır. Özellikle kış aylarında berelerle, atkılarla daha da hızlı yayılır. Bu sebepten dikkatli olmalısınız, ailelerinizde dikkat etmeli”
Biraz duraksadı. Belki söylediklerinin biz çocuklar için zor anlaşılır olduğunu fark etti. Sonra daha yumuşak bir sesle devam etti:
“Bugün eve gönderdiğimiz bu arkadaşlarınızı alay konusu yapmayacak onlarla alay etmeyeceksiniz. Onlar bugün evlerine gidip saçlarını temizleyecekler. Sonra yine aramızda olacaklar. Onlara güler, dışlarsanız bu hem size hem okula yakışmaz. Unutmayın, bu durum sizlerin de başına gelebilir, temizlik hepimizin sorumluluğu.”
Bir an sessizlik oldu. Rüzgâr, örülü saçı açılan bir kızın saçını yana savurdu, erkek öğrencilerden bazıları başlarını istemsizde olsa öfelemeye ya da kaşımaya başladı. O an içimde garip bir duygu hissettim. O çocuklardan biri ben de olabilirdim. Belki yarın olurum.
Kenara alınan iki çocuk mahcup gözlerle bizlere baktı. Kimse gülmedi. Metin Öğretmen’in sözleri sanki hepimizin omzuna bir sorumluluk bırakmıştı.
Metin Öğretmen konuşmasını yeni bitirmişti ki ön sıralarda, tam öğretmene yakın bir yerde duran arkadaşlarımızdan biri parmak kaldırdı.
Kendinden emin bir şekilde, “Öğretmenim…” dedi. Metin Öğretmen, “Söyle evladım,” diye karşılık verdi.
Çocuk, sesi biraz daha yüksek ve şaşkın bir ifadeyle,
“Siz de eve gideceksiniz,” dedi.
Bir anda ortalık sessizleşti. Metin Öğretmen ve Hasan Öğretmen göz göze geldiler, onlar da bizim gibi şaşkındı. Hatta birkaç çocuk hafifçe güldü ama elleriyle ağızlarını kapatarak. Metin Öğretmen önce anlamadı. Kaşlarını hafifçe kaldırarak sordu: “Nedenmiş o?”
Çocuk gayet ciddi bir ses tonuyla, “Ceketinizin yakasından saçınıza doğru bir bit çıkıyor da…” dedi.
Sanki zaman bir an durdu. Herkesin gözü şimdi Metin Öğretmen’in yakasında. Hasan Öğretmen hemen yanına yaklaştı, Metin Öğretmenin yavaşça ceketin yakasındaki biti elindeki kalemle ezdi ve onun omzunu silkeledi. Çocuklar kıkırdamaya başladı ama Metin Öğretmen ve Hasan Öğretmende onlara katıldı, önce kendileri gülerek bozdu sessizliği.
Metin Öğretmen, “Demek ki bit ayrım yapmıyor,” dedi tebessümle. “Öğretmen, öğrenci fark etmiyor.”
Gülüşmeler çoğaldı. Ortamın gerginliği bir anda dağılmıştı. O küçük arkadaşımız belki farkında bile olmadan, o sabahın ağırlığını tek cümleyle hafifletmişti.
Metin Öğretmen, gülümseyerek ceketini çıkardı, koluna doladı.
“Tamam,” dedi. “Ders bitince önce berberin yolunu tutarım. Belki benim de saçlarımı bir temizlemem gerekiyor.”

































